16 Ağustos 2016 Salı

Norvec'in 50 tonu

Yabanci bir ulkede yasarken insan icinde yasadigi toplumun bireylerini inceliyor, yorulmadan, usanmadan usul usul gozlemliyor, arastiriyor ve kavramaya calisiyor.

Homo Sapiens’in cok ilginc bir doneminde yasiyoruz. Bir tarafta kursellesme ruzgarlari, diger tarafta kullenen milliyetcilik temalari, kendi kabugunda yasamini idame ettirmek isteyen Norvec insanini iki arada bir derede birakiyor. Tanimlamasi kolay lakin anlatmasi zor.

Norvec insanin da tum populasyonlar gibi basmakalip ozellikler tasimasi kacinilmaz, nihayetinde her cografya uzerinde yasayan marabasina bir karakter kazandirir, onlari betimler, tanimlar. Son 6 yildir Norvec’te ikamet ediyorum, baskent Oslo’da. Bergen, Stavanger, Trondheim, Tromsø gibi Norvec’in onde gelen sehirlerinde bulundum, suyunu ictim, mesirelerini gezdim, ilaveten Harstad, Tøsnberg ve Songdal gibi daha kucuk ilcelerini/beldelerini de ziyaret etme firsatini yakaladim, lakin 6 yilin yuzde 98’ini Oslo’da tukettim.

Oslo’da yasayan nufusun, bir Istanbul gibi, icinde bulundugu sehri bir metropol olceginde kabul etmesi onceleri garip geliyordu, alti ustu 650 (yaklasik) bin nufuslu, yaklasik 500 bin km2’den az bir sehir nihayetinde. Lakin ulkenin nufus dagilimi oranina baktigimizda gayet bir Londra, bir Istanbul yahut bir Paris yaklasimi kabul gormekte. Yine de bir  ‘must seen’ kapital olarak on siralarda yer almiyor gorulecek baskentler arasinda, cunku Norvecin fjordlari ulkenin en guzel yuzu.

Oslo’da dogma buyume bir Norvecli ile ulkenin cok kucuk bir yerinde dunyaya gelmis buyumus, sonra Oslo’ya tasinmis bir Norveclinin psikolojisi tamamen basbaska. Gecen haftasonu Luster belediyesine bagli Gaupne beldesine bir haftasonu ziyareti gerceklestirdim ve Norvec’te gecirdigim 6 yili yedinen gozden gecirmek durumunda kaldim: Tanistirilidigim genc bir hanim kizin, elimi sikarken bir kraliyet ailesinden gelirmiscesine hafifce egilmesi, kasaba sakinlerinin nerden gelip nereye gidersin demeden muhabbet etmeleri, sadece Akdenizin koylerinde keci otlatan yoruklerin gozlerinde gorebilcegin icten gulumsemleri ve futursuz caliskanliklari, Oslo’da yasayan insanlara, iste bir Norvecli diyerek yakistirdigim kimlikleri, yapistirdigim sifatlari, onyargili yaklasimlari temel reisin piposunun dumani goturen ruzgar gibi ucurdu, apoletlerinden yildizlari sokulen bir kurmay subay gibi aldilar yildizlarimin hepsini, tek bir domino tasi kalana kadar.

Izmir’in Selcuk ilcesi demiyorum, Mersin’in Kizkalesi de demiyorum, Kutahya’nin Emet ilcesi diyorum (no fense). Istanbul’da yasayan, egitimin, masterin, iyi bir isin, ikinci bir dilin dibine vurmus bir birey ile Emet ilcesinde yerel bir eczanede calisan bir kalfanin karsilastirilmasini ornek verebilirim belki. Tabi ki ulke olarak Norvec’in en ucra kosesinde bile egitim, gelir duzeyi, sosyo ekonomik kritelerini Turkiyeninki ile ayni potaya koymuyorum, ben tamamen iki ayri buyuklukte boldelergen gelmis, biri cok buyuk , digeri cok kucuk, insanin kafasini anlatmaya calisiyorum. Aradaki ucurumu soylemeye calisiyorum.

Demem o ki, kuzeyin incisi Norvec’te bir kac yildan daha uzun suredir ikamet eden bir gurbetci (nerden geldigi hic onemli degil), Norveclilerin soguk ve vurdumduymaz yaklasimlarindan dert yanar, yabancilari sevmiyorlar der, asiri milleyitciler der, der de der! 100 den fazla ulkeden goc alan bir ulke, dogal olarak gordugu her yabanciya ‘Hi How are you’ deme ihtiyaci hissetmiyor, Turkiye’deki gibi bagrina basmiyor, bozuk Turkcesine cok tatli dedigimiz turistler gibi sevgi tomurcuguna donusturmuyor sizi, isi varsa muhabbet ediyor, uzun bir sure ortak noktalarda goruyorsa muhabbet ediyor, senin kim oldugunu ne kadar merak etse de kimsin demiyor, evini ozledin mi demiyor vs.

Sadece Oslo’da yasayarak Norvecliler hakkinda cikarim yapilmasinin zor oldugunu, gurbetcilerin yanilabilecegini, yanilabilecegimizi soylemek istiyorum. Cocuklugunu ‘Heidi ve Peter’ gibi daglarin tepesinde, pinarlarin basinda gecirmis Norvec gencligi, baskente geldikten bir sure sonra, sehrin buyuklugu ve kozmopolitanligi karsisinda kendisini guvende hissetmek adina kimseye yanasmiyor, kendi halkindan bile uzak duruyor, ki Harare’den okumaya gelmis bir bireye supheci yaklasmasi tamamen dogal. Ne zaman ki dilini akici bir sekilde konusuyorsun, sosyal ortamlarinda bir ‘team player’ samimiyetinden oteye gitmeyen bir gulumsemeyi beceriyorsun o zaman bir ‘ne haber’ diyor! Bu cumleler Oslo nufusunun cogunlugu icin gecerlidir, istisnalar elbette mumkun. 

Beni bu guzel bloga katkida bulunmaya davet ettigi icin NorvecNorvec'e cok tesekkur ederim. 
Bacchus