24 Ocak 2018 Çarşamba

Merhaba

`Anne sucuk var mi?` diyor sabah sabah :) Yok oglum bitti nerden bulayim demedim tabi `Tamam`dedim ya yaparim. Herhalde bir sekilde yapiliyordur bu. Arastirdim ilk denemem bugundu, komik gorunduler ama bakalim tadi nasil olacak. Allah`tan zahter uzun sure gidiyor da henuz yapmaya kalkismadim. Nerden bulayim karpuz ve kavun cekirdegi! Ya anne olmak ne ilginc birsey insan kendini super kahraman gibi hissediyor (cogunlukla!) herseyi yaparmissin gibi geliyor. Lucas`in agiz aliskanligini unutmamasi guzel. Zahter, sucuk, zeytin, simit favorileri arasinda. Gecen yaz memlekete gidemedik ama onceki yaz son gittigimizde carsidaki kucuk simitciye gidelim o susamli ekmekten yiyelim dedi, sabah kahvaltimizi orda yaptik genelde. Bizimki merakli pek konusmaz izler, bizim memleketteki carsi da tam seyirlik :) Yasli sapkali amcalar, salvarli kadinlar, kendi gibi parlak olmayan guneste yanaklari kizarmis koy cocuklari :) Ve tabi sivemiz, anlamiyo her konusalinali bana soruyor `Anne ananen ne dedi?` :)) 

Tabi Oslo gibi buyuk bir yerde olsam sucuk vs bulunur da biz oldukca kucuk bir yerde yasiyoruz, yani orta capli ama turk marketi bulmak zor. Buraya yazmaya uzun sure firsat bulamadim ama instagramda paylasimlarim devam etti. Burasi cap olarak kucuk ama hacim olarak buyumeye basladi. Cok yillar once buraya gocmen alimi olmus bazi kotu olaylar olmus en sonunda kucuk bir saglik ocaginda bir kiz veci bir sekilde can verince gocmen alimi durdurulmus buraya yerlesenler de yavas yavas cekilmis. Derken iki sene once Suriye`deki olaylar artince tekrar alimlar basladi. Yani ulkemiz uzerinden baslayan akim buralara kadar ulasti. Her sene belirli sayida aile alinacakmis. Ama birden burdaki sayi artmaya basladi. Ve su an yerel sayiya oranla artmaya basladi..

Gectigimiz gunlerde Lucas uzay ve boslugunu isledi dersinde, `Anne biz bu evrende sadece bir pirtiz!` demez mi :) Ay dedim ya nerden cikti bu derken anlatmaya basladi iste dokuz gezegen, biri digerinden su kadar buyuk gunes su kadar defa oburunden buyuk hatta gunesten daha buyuk su var derken kendimi nokta gibi hissettim. O yuzden sanmayin ki gocmenleri kucuk goruyorum ama uygulamada bir eksiklik var, hersey cabuk oluyor. Daha ilk gelenler alismadan uzerine yenileri ekleniyor. 

Gectigimiz yaz yanimda staj yapan bir bayan vardi adi Sahro, uc kiziyla Sudan`dan goc etmis. Cok azimli caliskan biri ve en onemlisi ne istedigini bilen biri. Gecen gun karsilastik dil kursu bitmis, is ariyor. Icim ciz etti cunku burda is bulmak biraz zor. Bazi kursu bitenler Oslo gibi buyuk sehirlere tasiniyor, orasi da kucuk Istanbul olma yolunda. 

Bazilari bir sekilde kendi yoluna bakarken, bazilari devletin verdigi hazir parayla ne oldum delisi olabiliyor, yalanci bahar.. Yilbasindan once birisi geldi ve su anda o bu yolda. Herbiri ayri hikaye, ayri kader. Ama su bir gercek nerede olursan ol aza kanaat getirip, calisip didinen bir yer ediniyor bu hayatta. Umarim burdaki guvenlik de bozulmaz.. 

Tekrar merhaba..

22 Ocak 2018 Pazartesi

Fis cekmek

Onceki cumartesi yine kafeyi saat 4`te kapatip hizlica toparladim ortaligi. Yarim saat icinde kapinin onundeydim ki ilk defa bir cumartesi bu kadar hizli bitti isim. Planli is yapmak her zaman insana zaman kazandirir, yerleri bir gun onceden silmistim bu yuzden. Malum hava soguk burda arabayi isit sur derken eve girmem nerdeyse saat 5`i buldu. Bir bucuk saat icinde kapidan cikmam lazim. Birseyler yiyip giyinmeye basladim. Sade siyah bir pantolon, siyah kazak ve butun toplu duran sacimi saldim. Servis etttigim pasta ve yiyecege sacimi eklemenin manasi yok dimi ama! Makyaja gerek yok, hic sevemedim makyaj yapmayi. Kahverengi ayakkabi ve paltomu giyene kadar bir saat gecmisti, azicik oturup ayaklarimi dinlendiresim geldi, oturdum biraz..

Rahatlik batti cok gecmeden kalktim cantami ve telefonumu alip ciktim evden. Arabaya oturup calistirdim kontagi, hafif bir muzikle ciktim yola. Araba ve ehliyet, sonuna kadar bilegimin hakkiyla cok sukur. Direksiyon sinavini ayni gun vermistim de yazili sinavi tam alti kez aldim. Yedi hata yapma hakkin varken ben her seferinde on yapmistim, sonunda benim inadim ustun geldi. Kafede calisabilmek icin de servis kurallari ve kanunlari sinavini da dort kez aldim. Yolda dusunecek cok sey var, tam yarim saat bin turlu detay beynimde kendine yol yapiyor. En cok da Izmir`i dusunuyorum, asure, Cesme, yasananlar, guzel seyler, hatalar, oldugum yer, genclik, cocukluk yillarim, neler neler.. 

Bugunu kendime ayirdim, bu aksami.. Senelerdir gitmeyi isteyip de hep bileti alamadan tukenen yeniyil senfoni konseri. Bu sene gene kacirmistim ki ilanda bir kadin fazla bir bileti oldugunu yazinca aldim hemen. Konser alanina geldigimde tanidik yuz aradim pek yoktu, olsun gerek de yok bu aksam. Gittim oturdum. En on siradan ikinci koltuk. Ilk koltuga yasli bir bey oturdu, o da yanliz gelmis. Bergen Flarmoni Orkestrasi, herkes yerine oturmus sahnede enstrumanlarini ayarliyorlar. Hepsi siyah giyinmis, kimisi genc kimisi oldukca yasli beyaz sacli.. Derken konser basliyor ve ben iki bucuk saat servis disi, insanin bazen kendini dinlemesi ve oylece fisini cekmesi cok da zararli degil... Konfucyus sukuneti muzikte arayin demis.

Derken pazartesi ve saat 07.00 calar saat.. Butun hafta kosturmacasi baslar. Nerden nereye...



25 Ocak 2017 Çarşamba

Norveç’in Paris’inde Kış Uykusu


Panorama - Tromsø Havalimani
-  Anne ben iki gunlugune kuzeye gidiyorum.
-  Hayirdir oglum?
-  Hiic oylesine gezmeyee. Bi de bir film festivali var iste.
-  Ne isin var oglum bu sogukta oralarda!!!
-  Bu memlekette heryer soguk be Anne! Ha biraz fazla olmus ha biraz az...ne fark eder..

“Ka du flire av?” dedi arkadasim yanindaki kiza. Günebakan çiçeği gibi cevirdim kafami gayri ihtiyari, arkadasimin dudaklarindan dokulen kelimeleri seçebilmek icin. Guya Norveccem baya iyi. “Hva ler du?” diye bildigim, ne guluyorsun anlamina gelen cumle, 1737 km kuzeye gelince oldu mu sana “Ka du flire av”! “Neye culeysun usagum” deseydi Karadenizli bir amca, Türkçeyi Istanbul’da Erasmus yaparken ogrenmis Estonyali bir kiza, o da evrilirdi herhalde bir günebakan çiçeğine, diye dusundum sonra. Allahtan herkes Ingilizceyi sular seller gibi konusuyor yoksa sora sora Bagdat yerine Isvec-Finlandiya aktarmali Sibirya’dasin. 

Troms adasindan anakaraya bir bakis
Gecen haftasonu,  Turkiye’den de 5 filmin gosterildigi Uluslararasi Tromsø Film Festivaline iştirak etmek için Norvec’in Paris’i, Arctic bölgenin güzide sehirlerinden Tromsø’ye gittim. Hani surdan sura da degil, ucakla Oslo’dan iki saat daha kuzeyde. Festival tabi isin bahanesi.. diyordum guya. Kuzey isiklarini gorurum hevesi de var tabi icten ice. Film gösterimlerinin yapıldığı salonlar arasinda ‘deli emin gibi’ mekik dokuyan Norveçlileri gorunce fikrim degisiverdi. Van'ın Gevaş ilçesine televizyonun gelisini davul-zurna-halay ucgeninde kutlayan bir Vizontele kafasi kadar olmasa da, baktim millet ciddi ciddi bir bayram havasinda; festival var komsular haydi..herkes disarda, yemekte, gezmede, tozmada. Sonradan idrak ettim isin ehemmiyetini, belediye bedava ücretsiz otobus seferleri filan koymus venuelar arasina o kadar. 

Malum kışlar cok uzun Tromsø’de. Tabi, her yer bembeyaz. Daglar denize paralel ..diye daha fazla bir tasvire giremiyorum zira, aşure gibi bir coğrafya. Ortada bir ada var, nüfusun çoğunun üstünde yasadığı, bir köprüyle anakaraya bağlanıyorsun, diger bir kopruyle de baska bir kara parcasina geciyorsun, bir kaç tane de tunel var onlar neyi nereye bağlıyor bir malumatim yok acikcasi. Game of Thrones’daki Duvardan (The Wall) sonrasi gibi dusun, en az 3-4 sezon alir tam krokisini cikarmak.  

Iste bu çetrefilli coğrafyada, soğuk ve karanlik donemin en buyuk etkinligi olan Noel’den sonra, ocak ayinda festival hizir gibi yetisiyor insanlarin imdadina ve insanlar yeniden bir araya gelme imkani buluyor. 'Kış uykusunun en guzel ruyalarindan biri bu’ diye tasvir ediyor arkadasim etkinligi, 26 yildir duzenleniyormus. 'Haftaya da müzik festivalimiz var' diyerek gülümsüyor. Kışın olumsuzluklarindan şikayet etmeden. Neyse yüzlerce filmin gosterildigi hafta boyunca Arabistan’dan Letonya’ya, Hindistan’dan, Izlanda’ya muhtesem bir yolculuga çıkıyor insanlar. Çoğu Norveçli, başlıkta Orhan Pamuk gectigi için, Orhan Pamuk'a Söylemeyin Kars'ta Çektiğim Filmde Kar Romanı Da Var filmine yönelse de ben Abluka filmi ile yakalıyorum memleketten gelen havayı soluma fırsatını. Yakalamaz olaydim, o neydi oyle ya. Cok agir bir hikaye abi, ki Norveclileri dusunemiyorum bile. Arada arkadaslar bana bakiyor, görüyorum goz ucuyla: omuz silkerek ne kadar ‘sanat filmi bu sanaaaat’ mesaji vermeye calissam da yok kurtulamadim, filmden ciktik bin tane soru sordular. 

Festival afisi
'Bence Festivalin en iyisi bu abi' sesleri yukseliyor balık halinde balık dili toplayan çocukların öyküsünü anlatan, Tungeskjærerne (dilin donmedi di mi :) bosver!)  filmi için. Ben bunu bir daha izlerim diyor arkadaşım, Fransa- İzlanda ortak yapimi The Together Project filmden çıkarken. Nitekim cok dolu bir festivaldi, sonradan öğreniyorum iskandinavyanin en buyuklerinden biriymis. Yaklasik yetmis bin ziyaretcisi varmis gecen yil. 

Aksam yemeginde arkadaşımın yakin arkadaşları ile eski ve meshur bir Tromsø restaurantinda bulustuk. On kişilik bir gurubuz. Her biri gozlerinin ici gulerek icten bir sekilde hosgeldin dedi, iceceklerimizi soyledik. Daha cok yerel yemeklerin agirlikli oldugu menuden konusurken, bir ara baktim dudak ucuyla gulumseyerek beni kesiyor millet, acaba hangisini secicem diye, zira menude agirlikli olarak şırdan-bumbar-kokorec vari,  balığın eti disinda geri kalan uvuzlarindan yapilmis, yemekler vardi. Tabi bilmiyorlar denizden babamin ayagi ciksa yerim. Yine de balık ciğerinden bir catal almadan once yani basimda hazir ettim birayi. Restaruanta gelen giden bir birine selam veriyor, hal hatir ediyor, bir ara arkadasimin abisinin eski kiz arkadasi ile tanistirildigimi hatirliyorum, oyle samimi bir ortam. Sanki karşıki daglarin arkasi kuzey kutbu degil de, Mihalıççık Belediyesi.  

Festival yemek sohbet derken geceyarisini gecerekten eve vardik, hemen oyle giremedik tabi, once dis kapinin onunde biriken kari guzelce bir kürüdük, kapiyi acabildikten sonra, ben bi de giriste evin zeminine isitma sistemi doseyen iscilerin olmuslerini yad ettim, Allah sizlerden razi olsun diyerekten, malum ayaklar buz kesmis, Sivassporun stadyumunda idmana cikan Adana Demirsporlu futbolcular gibi sicak zemine basinca, bes saniyelik bir magnum reklami akti, reklami gectikten sonra anca girebildik iceri.

Yatmadan once arkadasim, annesinin ordugu yun coraplardan birini uzatti, gece usumesin ayaklarin dedi, sagolsun cok dusunceli. Tabi nerden bilsin, o yattiktan sonra girise astigim kapşonlu montumu geri giyip oyle yaticam. Salonda ısıtma sistemi olarak ufo benzeri bir alet var, o da zeytin çekirdeklerinden  taze kahve cekiyormusscasina sesler cikartiyor. Kapattim, donarim daha iyi. Bir taraftan giris zeminindeki ısıtma sistemi ‘geell geelll buraya uzaaan’ diye cezbetse de salondaki kanapeye kivrildim. ‘Sogugun insan bedenine cok iyi geldigini’ defalarca vurgulasa da arkadasim, ikna etmekte bir hayli zorlandim tabi Mersinde dunyaya gelen bedenimi o odada uyumaya. Derken dalmışım öyle. Gece bir ara anacazimin sesini duyar gibi oldum, 'Ne isin var oglum oralarda!!!!' diyordu.

Sabah..Mumya gibi yattigim pozisyonda actim gozlerimi, Doktor House’un sesi geliyor bir yerlerden, boyle kadife bir ses, sonra taze kahve kokusu algiladi beynim, pencereden disari dogru baktim.. bembeyaz bir dunya..öldüm sandim once bi... arkadasim erkenci, kahvemizi koymus, radyoyu hafiften acmis...deliksiz uyumusum ama..

'Pencereden Kar Geliyor'
Ne zaman Oslo dışında bir Norveç sehrine gitsem, insanlar misafirperverlikte birbiriyle yaristigindan midir, ilk cumlede aslen nerelisin diye sormadiklarindan midir, yatarken yun corap giydirdiklerinden midir nedendir bilmem, Norveç’i bir baska seviyorum.

Bacchus, Oslo Subesi.

31 Aralık 2016 Cumartesi

Yeni bir olgunlasma surecine daha girerken, mutlu yillar :)

Oglumun yasindayken kucuk bir koy evinde kalmistik bir sure,belki bir yildan fazla. Ahsap iki odali, genis bir balkonu vardi, bizim orda buna `hayat`derler bu balkona. Agbim ablamla beni sallardi hayatta. Kuyudan suyumuzu kendimiz getirirdik, elektrik vardi ama lukstu kullanmak. Annem hayat telasi cekerken biz cocuklugun safligiyla keyfimize bakiyorduk, cunku huzurluyduk! Sabah disardaki tuvalete siraya girerdik, haftada bir annem bizi legende yikardi, bahcede otlardan oyundan yemek yapar butun koye yayilarak saklambac oynardik. Hersey sade ve cocukcaydi. Yillar gecti, o zamanlar bana su andaki bulundugum durumu soyleseler guler ciddiye almazdim. Simdi 34 yasinda Norvec`in bir koyunde oturmus bu satirlari yaziyorum.Oglum yanimda yeni banyo yapmis mis gibi kokmus keyif yapiyor. `Anne bir dilim ekmek yaglasana` :)

Gecmise baktigimda o kadar inis cikislar, telaseler, ulkede yasananlar, dunya geneli hersey ama hersey degisiyor ve degismeye devam ediyor. Biz buyudukce algilarimiz, tecrubelerimiz, sebep-sonuc yorumlamamiz, bakis acimiz, hersey degisiyor. Ve hicbirsey artik sasirtamiyor. Cok degil 5-6 sene oncesine kadar beni delirten bir olayi artik gozumu kapatip derin bir nefes alip gecistirebiliyorum. Cunku kimseyi hicbirseyi ben degistiremem. Herkes algisi, kisiligi, degerleri kadar yer ediniyor. Hem etrafinda hem ve en onemlisi sanirim aynaya baktiginda.Ic huzurun,inancin, kendine guvenin ve en onemlisi sagligin yoksa kendini asla bulamiyorsun. Ve nerede olursan ol bir amacin ve hayatina anlam katan bir seyin yoksa kalbin hep sizili, nefesin yarim..

Kafa utulemeye felsefik desmelere yeni yilda da devam edilecek, ben ve Oslo subesi olarak. Yeni yilda cok calismam lazim cokkk. Hatta son aylarda cok calisiyorum burda herkes seni goremiyoruz diyor, aynada ben bile kendimi az goruyorum siz nasil goreceksiniz :) Ama yetmez daha cok uretmek ilerlemek gelismek lazim. Allah saglik versin biz calisiriz.

Hadi bakalim ben ve Oslo subesi size hayirli guzel yillar diliyoruz. Her anini degerlendirebildiginiz (calisin) , yediginiz her lokmayi sonuna kadar hakkettiginiz (terleyin), aldiginiz nefesin farkinda oldugunuz (sagliginiz), etrafinizda olanlari gorebildiginiz (adaletli olun), elinizdekini paylasabildiginiz (paylasin ki bereketini gorun) bir sene olsun. Kucuklerin yanaklarindan, buyuklerin ellerinden oper karindaslarimizi hasretle kucaklariz :) Sevgiler...

Yilin son gununden son bir kare :)


7 Aralık 2016 Çarşamba

Hosgeldin 'Şehr-i Desember'

Kuzey yarim kurede karanlik donemin zirveye ulastigi aralik ayinda gunes isigindan en cok mahrum kalan ulkelerden bir tanesi de Norvec. Bu durum ulkeye sonradan gelenler icin tam bir sikinti. Yerlisini de ne kadar etkilese de en cok zorlugu ozellikle guneyden gelen nufus cekiyor, malum ‘don durmama’ meselesi. Bu cografi gercegi degistirebilecek teknoloji henuz gelistirilmedi. Bu karanlik periodu en eglenceli sekilde gecirmek icin Noel yetisiyor kuzey halkinin imdadina! Coluk cocuk aralik ayinda, noel öncesi dört haftalik donem boyunca, noel takvimi ile gun sayiyor. Takvim etkinligi kapsaminda her gun bir kucuk hediye ya da bir surpriz ile safak sayiyor halk. Noel bir bayram edasinda kutlandigindan ‘uc gun kaldi bayrama’ beklentisi ile hediyeler aliniyor, noel arefesi sirket yemekleri, bulusmalar duzenleniyor, evlerde cam agaclari isiklarla susleniyor. Sen de suruye bir sekilde katilarak surece adapte oluyorsun.
Geleneksel Noel agaci - Oslo universitesi hukuk fakultesi.
Turkiye’de bu yil kis saati uygulamasina gecilmedigi icin, bu aylarda alacakaranlikta uyanmak zorunda kalan sevgili yurttasim, merak etme alisiyorsun bir sure sonra karanlik sabahlara uyanmaya.

Uyanir uyanmaz basucumda duran telefonun parlak isigini saga sola dogrultuyorum sabahlari bir umut aydinlatabilir miyim diye odayi, tipki bir futbol macinda takimini desteklemek icin cep telefonunun isigi ile sov yapan taraftar edasiyla...Nafile. Ne bir aydinlik, ne de bir cosku.

Cok biyolojiye girmeye gerek yok, ampirik olarak: gozlerin acilmiyor, uyku halinden cikamiyor beyin, miskin bir beden, dusuk bir motivasyon, neden insan ait olmadigi bir cografyada yasar sorusunun tekrari ve akabinde istiklal marsi ile acilis.

Ilk ønce ayaklarini bacaklardan alinan kuvvetle yataktan asagi sarkitarak bir, bilemedin iki dk istiklal marsinin bitmesini bekliyorsun, sonra isiga uzaniyor ellerin, perdeyi, kapaliysa aciyorsun, en hizli cozum hizli bir dus, ne kadar canin istemese de, ya da yuzunu soguk su ile yikamak.

Sokaga attiktan sonra kendini gerisi daha kolay, ise giden insanlari, okul yolundaki cocuklari, trafikteki araclari goruyorsun ve ‘el ile gelen dugun bayramdir’ diyerekten bir kalkis modunu daha geride birakiyorsun. Bir kapsul de ‘balik yagi’ attinmi - omega 3 takviyesi -, o ozlenen gunesin hasmetli dalgalari sana kadar ulasmiscasina veriyorsun coskuyu. Hayirli olsun. Gune hazirsin.

Tabi ki de arada gunes selamliyor kuzeyi. Buyrun Oslo'dan bir kac aralik manzarasi.

Gun batarken.

Opera binasin onunde - Gemi Kopenhag'a dogru demir almak uzere.

Tuz - Buz


16 Ağustos 2016 Salı

Norvec'in 50 tonu

Yabanci bir ulkede yasarken insan icinde yasadigi toplumun bireylerini inceliyor, yorulmadan, usanmadan usul usul gozlemliyor, arastiriyor ve kavramaya calisiyor.

Homo Sapiens’in cok ilginc bir doneminde yasiyoruz. Bir tarafta kursellesme ruzgarlari, diger tarafta kullenen milliyetcilik temalari, kendi kabugunda yasamini idame ettirmek isteyen Norvec insanini iki arada bir derede birakiyor. Tanimlamasi kolay lakin anlatmasi zor.

Norvec insanin da tum populasyonlar gibi basmakalip ozellikler tasimasi kacinilmaz, nihayetinde her cografya uzerinde yasayan marabasina bir karakter kazandirir, onlari betimler, tanimlar. Son 6 yildir Norvec’te ikamet ediyorum, baskent Oslo’da. Bergen, Stavanger, Trondheim, Tromsø gibi Norvec’in onde gelen sehirlerinde bulundum, suyunu ictim, mesirelerini gezdim, ilaveten Harstad, Tøsnberg ve Songdal gibi daha kucuk ilcelerini/beldelerini de ziyaret etme firsatini yakaladim, lakin 6 yilin yuzde 98’ini Oslo’da tukettim.

Oslo’da yasayan nufusun, bir Istanbul gibi, icinde bulundugu sehri bir metropol olceginde kabul etmesi onceleri garip geliyordu, alti ustu 650 (yaklasik) bin nufuslu, yaklasik 500 bin km2’den az bir sehir nihayetinde. Lakin ulkenin nufus dagilimi oranina baktigimizda gayet bir Londra, bir Istanbul yahut bir Paris yaklasimi kabul gormekte. Yine de bir  ‘must seen’ kapital olarak on siralarda yer almiyor gorulecek baskentler arasinda, cunku Norvecin fjordlari ulkenin en guzel yuzu.

Oslo’da dogma buyume bir Norvecli ile ulkenin cok kucuk bir yerinde dunyaya gelmis buyumus, sonra Oslo’ya tasinmis bir Norveclinin psikolojisi tamamen basbaska. Gecen haftasonu Luster belediyesine bagli Gaupne beldesine bir haftasonu ziyareti gerceklestirdim ve Norvec’te gecirdigim 6 yili yedinen gozden gecirmek durumunda kaldim: Tanistirilidigim genc bir hanim kizin, elimi sikarken bir kraliyet ailesinden gelirmiscesine hafifce egilmesi, kasaba sakinlerinin nerden gelip nereye gidersin demeden muhabbet etmeleri, sadece Akdenizin koylerinde keci otlatan yoruklerin gozlerinde gorebilcegin icten gulumsemleri ve futursuz caliskanliklari, Oslo’da yasayan insanlara, iste bir Norvecli diyerek yakistirdigim kimlikleri, yapistirdigim sifatlari, onyargili yaklasimlari temel reisin piposunun dumani goturen ruzgar gibi ucurdu, apoletlerinden yildizlari sokulen bir kurmay subay gibi aldilar yildizlarimin hepsini, tek bir domino tasi kalana kadar.

Izmir’in Selcuk ilcesi demiyorum, Mersin’in Kizkalesi de demiyorum, Kutahya’nin Emet ilcesi diyorum (no fense). Istanbul’da yasayan, egitimin, masterin, iyi bir isin, ikinci bir dilin dibine vurmus bir birey ile Emet ilcesinde yerel bir eczanede calisan bir kalfanin karsilastirilmasini ornek verebilirim belki. Tabi ki ulke olarak Norvec’in en ucra kosesinde bile egitim, gelir duzeyi, sosyo ekonomik kritelerini Turkiyeninki ile ayni potaya koymuyorum, ben tamamen iki ayri buyuklukte boldelergen gelmis, biri cok buyuk , digeri cok kucuk, insanin kafasini anlatmaya calisiyorum. Aradaki ucurumu soylemeye calisiyorum.

Demem o ki, kuzeyin incisi Norvec’te bir kac yildan daha uzun suredir ikamet eden bir gurbetci (nerden geldigi hic onemli degil), Norveclilerin soguk ve vurdumduymaz yaklasimlarindan dert yanar, yabancilari sevmiyorlar der, asiri milleyitciler der, der de der! 100 den fazla ulkeden goc alan bir ulke, dogal olarak gordugu her yabanciya ‘Hi How are you’ deme ihtiyaci hissetmiyor, Turkiye’deki gibi bagrina basmiyor, bozuk Turkcesine cok tatli dedigimiz turistler gibi sevgi tomurcuguna donusturmuyor sizi, isi varsa muhabbet ediyor, uzun bir sure ortak noktalarda goruyorsa muhabbet ediyor, senin kim oldugunu ne kadar merak etse de kimsin demiyor, evini ozledin mi demiyor vs.

Sadece Oslo’da yasayarak Norvecliler hakkinda cikarim yapilmasinin zor oldugunu, gurbetcilerin yanilabilecegini, yanilabilecegimizi soylemek istiyorum. Cocuklugunu ‘Heidi ve Peter’ gibi daglarin tepesinde, pinarlarin basinda gecirmis Norvec gencligi, baskente geldikten bir sure sonra, sehrin buyuklugu ve kozmopolitanligi karsisinda kendisini guvende hissetmek adina kimseye yanasmiyor, kendi halkindan bile uzak duruyor, ki Harare’den okumaya gelmis bir bireye supheci yaklasmasi tamamen dogal. Ne zaman ki dilini akici bir sekilde konusuyorsun, sosyal ortamlarinda bir ‘team player’ samimiyetinden oteye gitmeyen bir gulumsemeyi beceriyorsun o zaman bir ‘ne haber’ diyor! Bu cumleler Oslo nufusunun cogunlugu icin gecerlidir, istisnalar elbette mumkun. 

Beni bu guzel bloga katkida bulunmaya davet ettigi icin NorvecNorvec'e cok tesekkur ederim. 
Bacchus

18 Nisan 2016 Pazartesi

Aşk

Anlat, aşk neydi? Karninda ucan binlerce kelebege kalp sesinin eslik etmesi, ayni anda duydugun derin bir mahzunluk. Bu mahzunluk mu senin uykularini alan, bogazini dugumleyip de iki lokma yedirmeyen? Yoksa ayni cosku ve umut mu bu kadar enerji veren? Bu kadar zitlik dolu duygular seni sararken bunu yanliz yasaman ne aci! Askta kanit yoktur. Doldugun duygular kadar canin yanacak ve bunu kimseye ispat edemeyeceksin. Sorumluluk aliyor musun?




3 Nisan 2016 Pazar

Yazmaya devam..

Nerde kalmistik, zorunlu bir aradan sonra yazmaya, anlatmaya devam. Bu ara suresince bana ulasan takipcilerime tesekkur ederim, nasil bir azim veriyorsunuz bunu bilemezsiniz.

Maalesef alti ay gecmis ben en son yazali, ama surede cok sey oldu. Hayata dair cok sey, sonuc toparlanma sureci ama olacak, Allah`tan saglik gerisi geliyor. Hicbirsey gozunuzde buyuttugunuz kadar degil. Tabi bu sure icinde ulkemi buruk bir aciyla izlemek, Ankara` da yasayan agbimi uc defa yuregim agzimda yoklamak da beni tutuk yapan durumlardan biriydi. Dua bu surecte en ferahlatici ilac..

Burda neler oldu benimle ilgili, amaclarimin coguna ulastim. Ingilizce dil sinavi gecildi, ehliyet alindi. Calistigim kafe sahibiyle deli fikirler ureterek ve guler yuzumuzle citamizi yukselttik :) Benim ayri onun ayri fanlari var geldiklerinde halimizi soranlar. Insanlardan samimi selam almak iletmek sanirim hizmet sektorunde paha bicilemez bir ayrinti. Lucas`in muzik askiyla akordiyon kursuna basladim amator olarak. Bos zamanlarimda da hala gecemedigim Bergenstestine hazirlaniyorum. Ehliyet sinavini 6.kezde basarmis biri olarak, bu teste de limit sayim 10 :) Daha ikinciyi denedim ama olacak umut var, herzaman heryerde oldugu gibi!

Sekiz sene buraya geldigim ben ile simdiki ben farkli, hergun de degisiyor. Olaylar karsisinda tefekkul, aci olsa bile tefekkul yeni kapilar aciyor sadece inanmak ve beklemek yeter. Olgunlugumla beraber yasam stilim de degisiyor. Artik daha erken kalkiyorum, muzikle beraber kahvalti yapip gune dinc basliyorum. Calismak,uretmek insani mutlu ediyor, en azindan beni. Iki sabit is ile beraber bos zamanlarimda arkadaslarima yardim ve kendime ikinci el esya alip yenilemek beni mutlu ediyor. Hayatinizda ne olursa olsun umutsuzluga kapilmayin, hayat disarda, oturup birseylerin duzelmesini beklemeyin, neden ben de demeyin, basiniza ne gelirse gelsin sorumlulugunu alip sokaga cikin hayata karisin, belki biri size is teklif eder, bir gulumsemeniz musterinizi mutlu eder, atacaginiz 2-3 demir para vicdaninizi yumusatir, bir cocugu izlemeniz sizi rahatlatir, kaslariniz gevser, belki de siz bir gulumsemeye asik olursunuz, sevmek, sevebilmek varsa umut var demektir.

Allah`tan saglik, yureginizden sevgi ve vicdan, gerisi gelir. Baharla beraber yeni fotograflar ve haberlerle hayata devam, sevgiler, hem de sonsuzundan :)

22 Eylül 2015 Salı

Matematik alistirmalari nasil yapilsa?- Lærevanska? Gjør det moro :)

Suphesiz her cocugun ogrenme yolu, zamanlamasi ve sonuc olarak ogrenmesi farklilik gosterebiliyor. Bunu kreste gecirdigim dort senenin yaninda Lucas ile beraber daha iyi anladim. Ikinci sinifa gecen Lucas matematige de agirlik verilmeye baslanmasiyla onu bir sekilde desteklemem gerektigini anladim. Cunku masada oturarak bunu anlatmak zaman aliyor bir seyler askida kaliyor. Yasayarak ogrenmesinin daha kalici olacagini biliyorum. Bu yuzden yaklasik bir ay onceden ona bir proje baslattim onun haberi olmadan. Odasinda bulunan kucuk gozu yenileyerek market yapmaya karar verdim. Yaklasik iki haftamin gecelerinden 2-3 saatimi bunun icin ayirdim ve sonuc icime sindi. Marketin resmi acilisi bu pazar dogumgununden bir gun once acilacak :-) Ve o da hemen oncesinde ogrenecek, surprizzzz :))

Har barnet ditt lærevanska? Prøv det på sin mote. Sikkert alle barna har ikke samme mote å lære. Bedre å prøve se på deres øyne at hvordan de lærer, via forklaring eller erfaring. Lucas ein av dem at han må oppleve mens han lærer. Når vi bgytte å øve matematikk da tenkte jeg nå må vi ha god løsning og starta planlege ein butikk for han. Min mål var ferdig før hans bursdag og ein overraskelse, da rakk jeg :) I dag hadde jeg prøve åpning og alt så fint ut. Offisiell åpning er kommande søndag med familie bursdag feiring :)

Iste odanin eski hali. Boya, yeni duvar kagidi, market malzemeleri vs ihtiyacim olan seylerdi ve bir ay oncesinden ozellikle market malzemelerini biriktirmeye basladim. Dogum gunu hediyesi olarak pahali hediyelere ihtiyaciniz yok cocugunuzu mutlu etmek icin. Ozellikle zamaninizi harcayarak yepyeni bir alan yaratmak cocuklari inanin daha mutlu ediyor, en azindan Lukiyi :)

Her er noke bilder før og etter rommet hans (eller hule i rommet). Jeg har brukt nesten to veka kveldene 2-3 timer. Rense vekk gammel tapet, ta på nytt, malt, vask, samla alle butikk varene (meir enn en måne) og sette sammen bord, hylle osv. Norsk husene er bra for sånn type arbeid fordi bedre å jobbe med treverk huset. Det var moro, egen prosjekt, gjør det selv og barna blir glad! Nå må jeg finne nye prosjekter for selv :) Ses vi..



Ve sonuc.. Bugun detaylarini bitirdigim marketin deneme acilisini kendimce yaptim, hersey yolunda gorunuyor ve icime oldukca sindi. Norvec ile ilgili gurbetlik dolayisiyla ne kadar da bazi seylerden sikayet etsem de evleriyle ugrasmak keyif verici! Hele de ahsap oldugu icin calismak da kolay. Butun bu uygulamalarin beyin ve bilek gucunun bana AIT oldugunun altini cizerek yeni projeler uretmek uzere ellerimin kasindigini belirtmek isterim :)



Alisveris sepetini unutmamak lazim. Må ikke glømme handlakurv.

Katlanir masa yerden tasarruf. Bord kan gjømmas på veggen, da har du bedre plass.

Eski yontem boncuklar toplama cikarmada en buyuk yardimci.-Må regnes ut på gammal mote.




Eski bir kasa yeni bir raf olabilir.-Ein gammal kasse blir det nye hylle.


En buyuk yardimcim. -God hjelper er viktig.



31 Ağustos 2015 Pazartesi

Kisiligimin Deniz ve anne olarak ayrilmasi

Kreste calismanin en keyifli yani yalansiz, masum, acik sozlu insanlarla calismak; cocuklar.. Butun gun onlari izleyip sanki yeniden sarj oluyorum, sifir stres :) Bir sarilmayla kendilerini iyi hissederler, yarasini ufleyip opunce gecer (gectigine inandirirsiniz), azicik ilgi gorseler, dinlendiklerini gozunuzde gorseler kabarirlar. Birilerine kendini iyi hissettirmek super! Ya da oyuna dalmis iki arkadas kafasini kaldirinca sizi gorunce cigligi basip `aaa yetiskin varmis yanimizda` diyebilirler kahkahayla. Evet o yetiskin dediklerinizden her yerde var, ama ne kadari yetisik ne kadar yetismis bir birey kadar dolu beyni ve vicdani orasi malum..

Lucas`in yillardir olan bitik sorununu biz yetiskin anne-baba olarak elimize yuzumuze bulastirmistik. Kulturumden geldigi icin ben direk sunnette israr etmisken babasi bir bireyin oglu bile olsa vucudundan parca kesmenin insanlik disi oldugu inancinda israr etmisti. Sonucta aile doktoru ekim 2014`te kesinlikle ameliyat olmasi yonunde karar verdi. Ameliyat oncesi ameliyati yapacak doktorla ucumuz toplanti yaptik. Hepimiz fikirlerimizi acikca dile getirdik. Sunnet yapmayacagini gerektigi kadar acma islemi yapip saglik sorununu cozecegini dile getirdi. Ne olursa olsun bir anne olarak sagliginin duzelmesini dilerken isler hic de umdugumuz gibi gitmedi. Ameliyat sonrasi eve geldigimizde durum gittikce kotulesmeye basladi bir hafta icinde iki kez tekrar Lucas ile hastaneye gitmek durumunda kaldim ve ucuncusunde tekrar operasyon yapilmasi gerekti. Butun bunlari tek basima atlatirken annelik icgudum ve kendimle yuzlesmeye basladigimi farkettim. Olanlar bir kabus olmaliydi. 

Acile geldigimizde yine ayni doktor karsiladi bizi (gulumseyerek!). Halbuki telefonda ayni doktoru asla istemedigimi defalarca soylemistim ve tamam demislerdi. Norvec saglik sistemindeki bosluk ve beceriksizlik sinir edici bir sekilde duruma comak sokmustu. Ama acillik olmustuk ve baska secenegim yoktu. Doktora sadece durumu kurtarmasini baska bir islem yapmamasini soyledim. Aslinda cok daha fazla soylecek olduklarimi ameliyat sonrasina saklamistim. Hayatimda ilk defa bir doktora karsi bu kadar asiri enerji doldugumu hatirlamiyorum. Bu enerjinin ne yonde oldugu da malum! 

Ameliyat esnasinda dua ederken bir yandan neden Istanbul`a kacmadigimi dusunup yolda harcayacagim zamani hesapliyordum. Yetisir miydim acaba? Sanmiyorum.. Ameliyat bittiginde nefes almaya devam ettigimi hissettim. Sanki dunyada benden daha kotu durumda olan biri yoktu. Sanki Afrika`da aclik sefalet yoktu da gunlerdir haftalardir ben actim, sanki biri cigerlerime vurup gozlerimi yakmisti. Gece yarisi oldugu icin sessizce uykuya daldim Lucas`in yanina. Sabah oldugunda o hastaneden defolup gitmek istiyordum.

Sabah doktor gelip kontrol yapti ve ben elimden geldigince sakin olup neden boyle bir durum yasadigimizi sordum. O ameliyatin iyi gectigini hissettigini ve bir aya yarasinin duzelecegini soyledi. Isini hislerine gore mi yoksa alti yillik aldigi egitime gore mi yaptigini sordugum anda icimde sanki iki mahkeme kurulmustu. Deniz sen bir doktorlar nasil konusuyosun derken biri, digeri cocugunun caninin iki kere yanmis olmasiyla dunyayi gozu gormez durumdaydi. Daha kotusu konusma devam ettikce cikti ki boyle bir vaka daha once de olmus ve sonucta cocuk ucuncu kez ameliyat edilmek durumunda kalmis. `Simdi size obur ay icin kontrol verecegim, seneye yaza da sunnet yaparak estetik sorunu kaldirmis oluruz`dediginde ne kadar bir tecrubesizlikle sarildigimi hissettim. Cocugumu Norvec`te kendisinin de dahil olmak uzere hicbir doktorun onune bir daha yatirmayacagimi soyleyerek ayni gun ayrildim hastaneden..

Bize iki saat olan hastaneyi Norvec`in hastane secme hakkini (!) kullanarak degistirdim. Simdiki hastanemiz bes saatcik uzaklikta, Bergen`de. Yine Lucas`in doguma bagli baska bir kontrolu (bu hikaye daha bomba ve cok uzun ki bunu sonra anlatacagimdan emin olabilirsiniz!) icin gitmistik ki bu ameliyatina bagli kontrolu de ayni gun oldu ve siki durun doktor ucuncu kez ameliyat yapilmasini gerektigini soyledi, biz karar verince tarih verecekmis..

Muebbet yiyen birinin uzerine demir kapilarin kapandigi o agir ses gecti beynimden ve kulaklarimdan. Deniz diye birinin bulundugum durumda o sesle kayboldugunu hissettim, artik `Anne` icgudulerim ve gucumle devam etmem gerektigini anladim.

Eve donerken bu boslukta bu kadar mantiksizlik ve yasadiklarimi dusunurken (cunku bir ay boyunca gereksiz yere yarasi acimis Lucas`in ameliyat yerini temizlerken aglamistim) dikiz aynasindan bana bakan babasi ameliyat icin gun alip almayacagimizi sordugunda gozlerimden cikan alevle aynanin parcalanmasini heryerin patlayip yikilmasini istedim. Bu guc vardi o an bende (annelik icgudusunun yarattigi enerji bombasiyla bir ilac, tek kullanimlik hap yapilmasi gerekli bence. 5000 hatta 10 000 mg.lik ihtiyac aninda biseyleri bir cocugu korumak icin mesela. dikkat! asiri enerji acigina sebep oldugundan acik alanda kullanilmasi tavsiye edilir) cunku herkes benimle dalga (aslinda burda argo bir kelime kullanmam ofkemi daha baskili dile getirir ama kahretsin ki elim kolum alisik degil. simdi insanlarin bazen hakkaten neden argo kullandiklarini anliyorum gittigi yere baska birseyin doldurmasi mumkun degil!) geciyordu. Ilk ve ikinci ameliyati yapan doktor, simdi geldigimiz kontroldeki doktor, hatta ayni araba icindeki babasi bile sabrimi deniyordu. Tasan son damlayla aramizdaki ucurumdan icimde baslayan ciglik agzimdan `Asla`diye dikiz aynasina carpti. Yeterince etkili miydi bilmiyorum yol boyu bir daha konusmadik, hatta aylarca bu konu konusulmadi. Cunku ben kararimi vermistim, yazin Turkiye`ye geldigimde bu sefer Turk hekimlerine teslim edecektim Lucas`i. Baska bir yerde deneme tahtasi olarak kullandirmaktansa tecrubesi olan birilerinin eline teslim etmek daha dogruydu son kez (takdir yine Allah`tan)..

Evet bu yazin ana temasi buydu benim icin. Yaklasik bir senedir devam eden sorunun cozulmesi. Ne kadar kendimce karar versem de babasinin kendi agzindan da ameliyat onayi kendince gelmesi yolumu acmisti. Bu kadar seruvene gerek var miydi, yoktu. Bir musubet benim doktugum bin dilden one cikmisti. Biz yetiskinler anlamiyorduk..

Benim icin tibbi bir mudahele olan sunnet bu olayla da dilime yuregime terbiye olmustu ek olarak. Annelik icgudume de guc. (Dugun yapmayacagimdan eminim. Neden erkek oldu diye oglumu ortaya koyup etrafinda oynamamiz gerekli anlamadigim bir mantik. Ayni mantiga dayanarak o zaman genc kizliga adim atti diye kizlar icin de bu dugunun yapilmasi gerekli. Yok aksine gelenekte ne var, anne tokat atar genc kizliga atan kizina. Birine dugun birine tokat. Bu da ayri bir konu neyse..)

Annelik baska bir ruh hali, baska bir guc. O kadar ki olen ogluna mektup yazdirmisti bu his, gecirdikleri 18,5 sene icin tesekkur ediyordu, ictiklerive kahveler icin, hep soyledigini simdi son kez soyluyordu `seni cok seviyorum`.. Evet o tanidigimin cenazesine gittim. Is arkadaslarimla beraber kilisenin kapisinin onune oturup disardan dinledik toreni. Din adami olmadan yapildi. Aile oyle istemisti. Once agbisi konustu yari aglamali, `birgun boyle bir konusma yapacagimi biliyordum ama bunun bu kadar kisa zamanda gelecegini asla tahmin edemezdim` diye basladi ve emekliliginde bile onu bu gencecik haliyle hatirlayacagini soyledi.. Sonra annesinin ve ananesinin yazdigi mektuplar okundu. Bir saatten fazla surdu toren ve ben sanki 18 senedir onlarla beraberdim. Benim bir ay aglamam neydi bu anne bir haftadir deli gibi aglayip uzerine bir daha gelmeyecek ogluna mektup yazmisti. Babasi banyoda yerde olmus oglunu bulmustu. Cok sey dusundum cenazeyi dinlerken, icim bombostu. Toren bittiginde herkes ayaga kalkip kapinin etrafini actik, ne olacagini beklerken tabutu tasiyan ailesi gorundu kapida ve en basta annesi vardi. Gozunde bir damla yas yoktu, akamiyordu ya da artik.. Kilisenin bahcesinde daginik bir sekilde durduk tabutu indirdiler sanirim, babasi derin nefesler aliyordu amcasi agliyordu bir tek. Annesi Lucas ile ayni sinifta olan kucuk ogluna cicek attirdi mezara. Kuzeni son kez caldi gitarini son sarki oylediler onun icin,

...
Ne istedigimi biliyorum, dilegim buna karar verir
Bilinmeyen hayaller sessizlesir
Dusuncem ve ozlemim butun bariyerleri yikar
Bu hep boyle olacak
Dusuncem ozgur artik
...

Ve herkes sessizce dagildi. Allah`im gercekten annelik nasil bir seydi..




27 Ağustos 2015 Perşembe

Olum gercegi..

Nerden baslasam nasil anlatsam. Yedi senem gecmis burda ve gecmise baktigimda butun Turkiye anilarim gezilerim baska baska guzellikte ve anlamini her sefer daha da artiriyor her gidisimde. Yol arkadasim Lucas da buyuyor..

Yine dopdolu bir yazdan sonra okulun acilmasindan bir gun once varabildik eve. Ozdere`de baslayan tatilimiz anne evi dinlenme tesislerinde tembellik yaparak devam etti. Edremit turumuz da son noktamiz oldu ki yillardir gormedigim arkadasim ve ailesiyle hasret giderdik ve bana cok iyi geldi. Akcay`a alici gozu ile baktim ve kesinlikle kok salinacak bir yer :)

Okullarin acilmasi, is, ulkemden gelen teror haberleri derken gectigimiz cuma gunu bir tanidigimin oglunun intihar haberi beni inanilmaz sarsti. Olum yirmi yasinda bir genci ailesiyle ayni evde gece koynuna almisti. Intihar psikolojisini anlamak, anlamaya calismak ucu gorunmeyen bir karanliga el uzatmak gibi ve bu bilinmezlik de yeterince urkutucu bence. Olum haberiyle beraber soylentiler de alip basini gitti. Ama butun bunlarin icinde mantikli bir ayiklama yaptigimizda uzun zamandir dusunceli ve icine kapanikmis ve intihardan bir gun once inanilmaz mutluymus. Kendince hayatiyla ilgili karari vermis ve buna inanmis demek. Butun detaylari yazmaya gerek yok sonuc onemli ve arkasinda kirik bir aile biraktigi kesin, cozumsuz ve cevapsiz. Butun kasabayi da bu olay yeterince sarsti. O kadar ki yarin yapilacak cenaze icin ailesi aciklama yapmak durumunda kaldi, kiliseye cok kisi gelecegi icin aile bireylerine yer ayrilmasinda oncelik taninmasi icin hassasiyet istediler.

Evet burda oldugu gun ya da ertesi gun cenaze yapilmiyor apar topar. En az bir hafta organizasyon, uzaktan gelenlere ve detaylara zaman veriyor. Bence mantikli bir uygulama. Ben de olsem apar topar yollanmak istemezdim, korkardim, bedenimin son defa da olsa evimde gecelemesini isterdim. Bu da vasiyetim olsun o zaman..

Cenaze yarin ve ben ilk defa hayatimda bir cenazeye katilmak durumunda kaliyorum. Bu tarz seylerde gerildim hep mumkun oldugunca konusmamaya calistim ama yarin yuzyuze gelecegim ve olur da annesiyle gozgoze gelirsek sacmalayacagim (umarim yapmam). Cenaze bitince belki nasil gectigini yazarim, bilmiyorum.

Bunun disinda butun hafta Lucas`in olum ile ilgili sorularini cevaplamaya calistim. `Anne olunce gulemez mi insan? Yemek yemez mi? Nereye gider? Neden yerin altinda tek basina? Biz de gitsek korkar dimi anne?` ve cocuk mantiginin duzlugunde, sadeliginde daha ne sorular.. Evet insan olunce gulemez, yiyemez, Allah`in yanina gider, yerin altinda son kez kendine ait yatagina girer ve uyumasina orda devam eder ve biz nerde oldugunu bilir istedigimiz zaman ziyaret edebiliriz vs vs..

Olum gerceginin etrafimizi sarmasiyla tr tatilimizi anlatmak su anki duygularimda buruk geldigi icin birkac fotograf eklemek daha dogru geliyor bana. Birbirinize iyi bakin ve kalp kirmayin, sevgiler..

Nå ferien er over og når jeg tenke på før tiden det er helt skremmenes at det gått 7 år her i Gaupne. Og hver eneste gang at det fram til Tyrkia det betyr mye meir for meg. Alle gode minnene er verd så mye. Jeg bare tenker at det er et opplevelse alt vi gjør og har i livet vårt. Slik blir vi vaksen og lære rett vei.

Her er et kort sum av ferien vår fra Tyrkia. Vi hadde bade masse med Lucas, gått i kjære byen min i Izmir, besøk vennene og ikke minst han fått smak den nydelig og saftig frukt figen. Den blir moden i august og det var jammen bra at vi fått tak i det :)



Izmir, Bornova Forum

Balikesir, Akcay

Sabahin erken saatlerinde gunu karsilayan kuslar telde sarki soylerlerken :)

Uzun yillar sonra yedigim ve Lucas`in ilk kez tattigi yemis (incir)..

17 Haziran 2015 Çarşamba

Yaza merhaba, olabildigince ve yorgunlugunca..

Yogun gecen bir kisin arkasindan hala yaza kavusamamis olsak da bu hengamede birseyler ogrenebilmek bu senenin kari benim icin. Is, Lucas`in okul-odev takibi, norvecce ve ingilizce dil sinavina calismak, hatta lise ogrencileriyle beraber ders dinlemek, ehliyet kursu vs vs.. Beynim kazan gibi olmusken durulma ve yazma zamani..

Birseyleri yaparken sonuc almadan uzerinde konusmak pek huyum degildir. Simdi cogu bittigi icin bu kis neler yaptigimi anlatabilirim. Hem de belki burda islerin nasil yurudugu hakkinda fikir sahibi olursunuz (meraklilarina). Gecen sene denedigim norvecce ileri dil sinavina bu sene tekrar hazirlandim ve girdim. Yazili bolumden gecmem yeterliymis universiteye devam icin. Aksam 8`den sonra Lucas uyuyunca okuyabildigim kadariyla nisandaki sinava katildim. Bes bolumden olustugunu daha once yazmistim. Ilki okuma-anlama-soru cevaplama, ikincisi 3-4 dk.lik bir konusmayi dinleme ve uzun bir ozet yazma, ucuncusu kompozisyon, dorduncu cumle bosluklarini doldurma ve sonuncu kisa diyaloglar dinleyip soru cevaplama. Bir bolumde fazla dusunup yazmaya vakit bulamadigim icin bu seneki denemem de basarisiz sonuc oldu. Sinav bir butun oldugu icin butun bolumleri yapmaniz gerekiyor. Ek bir saatlik sure hakkimiz oldugunu ve sinav basvurusunda bunu dile getirmemiz gerektigini tesadufen sonradan ogrendim. Burda yeni seyler ogrenmek zamanima mal olsa da seneye yapacagim denemede aklimda olacak. Bergenstest seneye tekrar denenecek..

Ingilizce dil sinavi, tamamladigim hedefler arasinda bu sene. Haftada iki gun nerdeyse butun kis universitenin icinden gecip liseye gittim ve yari yasitlarimla ders dinledim ki neyse ki bu calismam karsiliksiz kalmadi. Her derse icimde belirsiz bir duygu ile girdim cunku ingilizce her zaman bana negatif bir enerji vermistir. Ortaokul yillarimdan kalan kotu bir baslangic diyelim. Ama hep derim ogretmenin enerjisi samimiyeti hep cok onemli. Yasitim ve nerdeyse komsum olan bayanin birgun karsima ogretmenim olarak cikacagini nerden bilebilirdim. Bana cok yardimci oldu ve o cabasi bana gercekten guc verdi. Notum cok yuksek olmasa da bu hedefimi bitirdigim icin hafifim.. Tabi daha cok okumam lazim o ayri..

Ve ehliyet kursu.. Norvec pahaliligi konusunu bu alanda da gosterdi ki azar azar yapabildigim bu hedefimi neredeyse butun seneye yaymak durumunda kaldim. Tabi is ve dersler arasinda ne kadar vaktim olduysa. Ehliyet almak anlaminda evde direksiyona calisip hakiminiz varsa ana dersleri alip yazili sinava girip surus sinavina girebilirsiniz. Ne kadar ince elediklerini anlatmama gerek yok ki surus sinavi bizdeki gibi 10 dk degil 1.5 saat! Sinavda yonetmen arkaya degil tam yaniniza oturup once 2-3 soru ile basliyor ve size sadece gideceginiz yerleri soyluyor tabele okuma, yol hakimiyeti-kontrolu size kalmis. Buyuk bolumunu tamamladigim kursumu yarin misafirim gelecegi ve yakinda tatile gidecegimiz icin simdilik ara veriyorum ama bu hedefimi de 2015 bitmeden bitiricem insallah. Eee cikmamis candan umut kesilmez dimi :)

Uzun bir ara vermemek dilegiyle birkac foto ile simdilik hoscakalin..



Bu yazin sayili gunesli gunlerinden biri..

Ah bu Norvec evleri..

6 Km.den fazla dag tirmanisi, butun sene yeter artik :P

Gectigimiz haftalarda katildigim bayanlar gecesine kisiri da eklemis bulundum. Bir arkadasla kabuska ve bulgur yemegi yapmistik ki kisirdan sonraki tarif musakka oldu :) Hadi bakalim agiz tadiyla yemek yemek bu arkadaslarin da hakki dimi, bilmiyorlarsa ogretmek boynumuzun borcu :)



7 Mayıs 2015 Perşembe

Erasmus+ kendi projeni yarat-yonet

Selam, gene uzun bir aradan sonra! Yaz tatilime hakkiyla baslayabilirsem sanirim rahatlicam, bir sure yani. Kendimi oyalayacak mantikli hedeflere yogunlasmisken Balestrand`daki arkadasimin davetiyle Erasmus projesine katildim 20-28 nisan arasinda. Daha once anlatmistim gectigimiz yaz tanistidigim sevgili Tuba ve esi Gard. Boylece arkadaslarima islerini yaparken de taniklik etmis oldum. Gard`in tiyatro ve drama bilgisine Tuba`nin gulec yuzu ve gozundeki isik eklenince tadina doyulmaz bir egitim yasadim 8 gun boyunca. Hatta uc gun Lucas da dahil oldu :) Italya, Slovakya. Polonya ve Turkiye`den olusan toplam 25 civari katilimci vardi.

Genclerle calismanin biraz stresi ve biraz enerjisiyle degisik bir deneyim oldu benim icin. Projenin kapsami Erasmus dahilinde nasil bir fikir uretilir, gelistirilir, yazilir, uygulanir. Sali gunu baslayan teori egitimi uc gun surdu ve cuma gunu basladik yazmaya. Hatta butun gece.. 24 nisan cuma gunu tarihime gecti, butun gun suren bir yazili sinav gibiydi. Gece yarisi projenin sonlarini yazarken beynimizin bulantisindan bakislarimiz bos agzimizdan cikan kelimeler anlamsizdi. Yatma vakti gelse de yazma istedigimiz dort nala sacmalayacak da olsa devam ediyordu.

Ertesi gunu guzel bir kahvaltidan sonra basladik uygulamayi tasarlamaya, plan ve programa :) Uc saatlik kisaltilmis versiyonumuza hazirlandik. Pazar gunu ilk grup olarak da biz basladik emegimizi sergilemeye. Uc Italyan ve diger Turk arkadasim Ezgi ile amatorce icimize sinen projemizi sunduk. Bu egitimle beraber kendimi biraz da olsa proje olusturma asamasinda dinlemek iyi geldi. Genclik degisim programlarinda kullanilan genel konulara ek olarak biz sosyal sorumluluk projesi gelistirdik ve ana konumuz otizm oldu. Son bir ayda yuzlestigim bu gercekle alti senelik deneyim eklenince ilgi ile bakan gozler en buyuk odulum oldu.

Bizim disimizda dil egitimi, dogada yasam ve muzik diger gelistirilen proje basliklariydi. Herkesin emekle gec saatlere kadar calismasi gorulmeye degerdi. Evett bu sure dahilinde baska seyler de ogrenmis oldum :) Mesela Italyan genclerin mutfakta pek hamarat olduklarina, cok konustuklarina.. Makarna ve pizza yerken de sofrada savunduklari ilgincti `Gercek bir Italyan tabagina makarna ve pizzayi ayri alir digerleriyle karistirmaz!` :)

Slovaklarin Tarkan`dan Simarik sarkisini ogrenirken her kelimeyi sormasi anlamaya calismalari, ne soylediklerini ogrenmek istemeleri cok mantikli bir davranisti ve beni etkiledi acikcasi. Polonyalilarin dil egitimi de ruzgar gibi gecti :)

Yazacak konular birikti aslinda ama bir sure daha yogun olacagimdan fotograflar ve videolarla simdilik hoscakal diyorum. Arayi uzatmamaya calisacagim.

 

Gard ve Tuba`nin kendi emekleriyle actigi yaz restoranindan iki kare. Egitimleri burda veriyorlar. Bu arada soylemeden gecemeyecegim, Gard ozverisiyle turkceyi oldukca iyi ogrenmis, Turk kulturune de merakli o kadar ki `Damat Halayi`ni misafir diger ogrencilerle beraber ogrettik ve evlerinde agirlik turkce konusuluyor. Iki yasindaki kizlari Edda da simdiden iki dile de inanilmaz adapte olmus :)

Bahcede egitim oncesi zihin acma egzersizleri..

Misafirlerin ulkelerini tanittigi kucuk bir davetimiz de oldu.




Italyan mutfakta bize makarna yaparken.


Norvec halk dansina bir ornek. Deneyin oldukca eglenceli :)



Italyanca ve Turkce `Cav Bella`..



Ve son olarak Tuba`nin hazirladigi genel video ;)