29 Aralık 2013 Pazar

Parti Parti!!!

Norveç'teki üçüncü partime dün gece Elif ile gittik. İlki geldiğim sene merakımdan gitmiştim. Canlı müzik, sohbet, dans, içki.. İçkiyle aram iyi olmadığı için gayet ayık kafayla bütün gece insanları izlemiştim sonra sıkılıp erken kalkmıştık (yani ben sıkılmıştım)! İkincisi davete icabtı gene köşemde oturup seyir yapmıştım. Ama Elif de olunca bu sefer bayağı eğlendik :) Bütün gece sohbet, dedikodu, biraz dans ve etrafı izlemece..

Partiler genelde burda 21.00 suları başlayıp 02.00'da bitiyor. Tabi insanlar önceden evlerinde demlenip geliyor. Ayık kafayla gelen de hemen bara hücum! Saat 23.00'den sonra neredeyse sarhoş olmayan kimse yok, bulunmaz cünkü Norveçliler resmen 'su gibi' içki içiyor! Ama biz iki kafadar tamamen ayık masamıza konuşlanmış vaziyette etrafi süzüyoruz :) Parti bir otelin giriş katındaydı. Çok bölümlü olduğu için herkes bir yerlerdeydi. Kahkaha, sohbet üzerine canlı müzik inanılmaz bir uğultu vardı. Yan masamızda ise sarhoş ötesi bir adam bayan arkadaşlarıyla şakalaşıyordu (!).. Bize uymayan şakalardan tabi ki. Ertesi günü yaptıklarını hatırlayacağını pek sanmıyorum. Lavaboya gidip gelme yolunda selamlaştığım tanıdıklar gündüzki hallerinden çok farklıydı. Dans edenlerinse kendinden geçmiş halleri (zaten müzikler kovboy ritimli değişik bir melodide) ne kadar eğlendiklerini gösteriyordu. Evet onlar oldukça eğleniyor bu halleriyle ama bize uymadığı çok kesindi, herşey tadında güzel bizce! Bütün gece Kordon'u ve arkadaşlarımızı anıp durduk sevgili komşucumla :-)

İşte size geceden bazı görüntüler..





Dün geceki uğultudan sonra bugün de burdaki yerel organizasyon olan futbol turnuvasına bakmaya gittik. Kafan nasıl kaldırdı demeyin çünkü gece coşan bu Norveçli arkadaşlar, maç seyrederken sinir bozucu bir sakinlikteler! Kendimi yarım saat zor tuttuktan sonra bir pozisyonda heyecanlanmış olacağım ki 'koş' diye bağırmamla yanımdakinin bana pertlek gözle bakması bir oldu. Arkadaşın 'Ay ne görgüsüzsün Deniz??' ile benim 'Ne var be!' bakışlarım saniyeler içinde havada kapıştı! Sonrası derin bir sessizlik, kollarımı kavuşturup sıkıcı bir şekilde devam ettim seyre. Şurda bir grup kafadar arkadaş olaydık da mini tribünü inleteydik, içimdeki sıkışmış doğam da özgür kalaydi..

Neyse burda işler böyle, ortama ayak uyduruyoruz n'parsın! Sinirlensek bile azmış damarlarını tutup çıglık atmak isteyen ses tellerini boğazlayıp efendi ve sakince ifade ediyorsun kendini, maç seyrederken kibarca coşuyorsun, parasını parti ve gezmelere harcamış evladının ay sonu yetişmeyince cebine bi de sen koyuyorsun (Sabır, ögrenecekler yetinmesini. Tabi seni gömdükten sonra!) vs vs.. Partide sarhoş ötesi o bey gelip bizi rahatsız edince bu kadar sakin miydik dersiniz tabi ki hayır! Elif ile sıvadık kolları gösterdik kendimizi, her kuşun eti yenmez efendiiiiiii... Sonuçtaysa artık bizi baymış olan mekanı gülümseyerek terkettik :) Bu arada merak etmeyin arbede çıkarmadık onlara göre normal olmayan bir tepki olarak beyfendiyi itmek durumunda kaldık..


24 Aralık 2013 Salı

Karışık bir hafta!

Eğer çocuğunuzun ateşi 40 dereceye ulaşmışsa, kusma, ensede ağrı, baş ağrısı, kalp çarpıntısı nefes alamayacak kadar normelden fazlaysa beyniyle ilgili problem yaşıyor olabilirmiş. Ve en önemlisi de kuyruk sokumunda çıkan kırmızı lekelere dikkat edin. Hiç vakit kaybetmeden doktora gitmenizde fayda var. Bütün bunlara da öksürük eklenince 'öpücük hastalığı'ndan da şüphelenebilirsiniz. Böyle bir durumda hasta hastaneye kaldırılıp müşade altında tutuluyor, odası da korumaya alınıyor ve kapıya 'izole' ibareli aşağıdaki tabela asılıyor. En azından burda böyle olduğunu tecrübe ettik.

Bütün hafta artik ticarete dökülmüş noel hediyeleri telaşıyla beraber perşembe ve cuma işe gidip geldikten sonra hafta bitti ve ben kesinlikle sönmüş bir balon gibi ruhsuz ve yorgundum.. Havalar da çok ilginç, deli gibi yağan yağmur, kapalı hava..



Beni biraz dinlendiren tek şey cuma akşamı gittiğim klasik noel konseti oldu. Yerel grup 'Tonereise' yi dinlemek her sene huzur veriyor. Ünlü 'Helldorado' grubunun solisti ve bir gitaristi de bu grupta çalıyor. Kendileriyle geçtiğimiz sene konser öncesi tanışmıştık. Şans ki grup sahipleri kreşte beraber çalıştığımız ve komşum olan çok tatlı bir bayanın ailesi. Her konserde beni yanına oturtur ve davet eder, çok ince ve düsünceli bir davranış..

Helldorado grubunun solisti Dag Stavanger'den geliyor. İnanılmaz bir sesi ve müzik disiplini var. Gruptaki herkese yıllarını vermiş ve çok mütevazi insanlar. İstanbul'da konser yaptıklarinı ve şehre hayran kaldıklarını söylemişlerdi, bunları duymak tabi ki gurur verici..

Dag'ın seslendirdiği bir şarkıyı ekleyeceğim. Ses düzeyi çok iyi değil ama yaklaşık bin yıllık tarihi kilisenin de havasını çekin içinize.



Bugün Noel! Ülkemizde yılbaşı ağacı olarak kopyalanan ve aralık başından beri anlayamadığım bir özentiyle herkesin evine yerleşen aslındaki 'noel ağacı', hristiyan kültürü gereğince bir gün once yani dün girdi evlere ve altına hediyeler kondu. Bugün o hediyeler açıldı ve bütün ay süren noel çılgınlığı bitti. 1 ocak itibariyle de kaldırılacak o 'noel ağacı'.. Ama ülkemizdekiler ne zaman kaldırıyor onu daha anlayamadım. Kopyalanan kültürleri abest karşılıyorum. Tıpkı burdakilerin amerikalılardan kopyalanan 'cadılar bayramı'nı karşıladığı gibi. Toplumlar öz kültürlerine sahip çıkmalı ve illa birşeyi kutlayacaklarsa da üretici olup yeni fikirle yapmalılar bunu..

13 Aralık 2013 Cuma

Santa Lucia kimdir? (Aziz Lucia günü)

Birçok Norveçli'den bütün savaşların ve kötü olayların sorumlusunun 'din' olduğunu işittim. 'Din ve yaptırımları olmasaydı, dünyada savaş da olmazdı'.. Aziz Lucia da din yüzünden canını feci şekilde yitirmiş biri. Annesinin amansız hastalığından mucize bir şekilde kurtuluşuna sevinen Lucia, yine annesinin kendisi için biriktirdiği parayla muhtaç insanlara yardım etmeye başlar. Gizlice katolik olmuş Lucia ve yine yardımlarını gizlice gece karanlığında elinde mumla yapmaya başlamış. Rivayete göre çok da güzel biriymiş. Bir putperestin evlenme teklifini reddedince yine aynı adam tarafından gizlice kendisinin katolik olduğu haberi uçmuş zamanın yönetimine. Hristiyanlara baskı uygulandığı dönemlerde olmuş bu olay ve ölüm ilani verilmiş..

Ruhu Tanrı'ya ermiş Lucia'yı yakmak istemişler. Acı duymayan vücuduna zarar verememişler. Gözlerine aşık adam ölmeden önce bunları istemiş! Kendi oyup putperestin ellerine vermiş ve ruhunu ait olduğu yere, Tanrı'ya vermesini istemiş. Kılıçla öldürmüşler sonunda. O gün bu gündür 13 aralık en kısa gün, en uzun gece Aziz Lucia anılır olmuş. Daha 21 yaşında 'iyi' olmasından dolayı 'din' adı altında yine 'kötülük' kazanmış! Kutlamalarda beyaz kıyafetlerle ellerinde mum tutan kadınlar Aziz Lucia'yı, ikram edilen Lucia çöreğindeki iki kuru üzüm de gözlerini temsil edermiş.

Lucia çörekleri..



Biz de bugün kreşte bu kutlamayı yaptık. Tüylerimi diken diken eden bu hikayeden sonra şarkısının sözleri de duygulandırdı beni. Düşünsenize üzerinden kaç yüz yıl geçmesine rağmen hala aynı şekilde kutlanıyor. İskandinav ülkelerinde ve İtalya'nın bazı yerlerinde resmi bir kutlama bu. Kreşte kutlama sırasında videoya aldım biraz karanlık olsa da sonlara doğru Lucas görülüyor :)



Ve norveçceye uyarlı şarkı sözlerini çevirdiğimizde bunlar çikiyor ortaya;

Gece siyah rengini düşürdüğünde hayatımıza
Güneş yoluna gider gölgelerin tehditi altında
Bir ışık yükselir karanlık evimizde
Santa Lucia (işte o)

Gece karanlık ve konuşmaya çalışan bir dilsiz
Sessiz odamızda sanki uğultular kanatlanıyor
Kapımızın eşiğinde durana bakın
Saçlarında ışıklar ve beyaz elbisesi
Santa Lucia (işte o)

Vadilerden karanlığın uzaklaşması yakındır
O'nun bize söylediği gibi
Gün sonrası yeniliktir ve kızıl gök yine gelir
Santa Lucia

Umarım doğru çevirmişimdir. Şarkının Lucia ve hayatı hakkinda olduğu kesin. Bu tarz yarım kalmış hayatlar beni hep etkilemiştir. Sabah kutlamamız bittiğinde veliler gitmeye başlamıştı. Ben de veli kimliğimden çıkıp sınıfıma gidecektim ki gene aynı manzara durdurdu beni. Sanki kızıl gök de tüm büyüsüyle selamlıyordu Aziz Lucia'yı..


İşte Lucas, elinde ışığıyla Lucia'nın yolunu aydınlatıyor..


Ve akşam yapılan küçük kutlama. Yoğun kar yağışından dolayı foto almada zorlandım yürüyüş anında. İşte ateş etrafında komşularla Lucia çöreği yemece ve bir çeşit baharatlı sıcak içecek olan 'glög' içimli sohbet..




Kar ve karanlık üzerinde iki mum. İyilik ve umut dolu günler dilerim..

12 Aralık 2013 Perşembe

Bu da batı ışıkları :)

Sabah inanılmaz bir sisle uyandık Lucas'la. O kadar ki kreşin park yeri dibimizde olmasına rağmen arabaları göremedi ufaklık. Tabi karanlık da cabası. Neyse nasılsa daha aydınlanmasına var! Hazırlanma vakti..

Bir dilim peynirli ekmek, içi cevizli hurma, birkaç badem ve mandalin. İşte Lucas'ın kahvaltı paketi. Bugun onun sınıfında görevliydim. Kahvaltısını herkes bitirmiş oynamaya başlamıştı ki hepimiz güneşin doğuşuna bakakaldık. Bu nasıl bir sihirdir. Norveç'te kuzey ışıkları dışında birçok doğa güzelliğine şahit oldum. Gökkuşağı, bulutların arasından inen keskin güneş ışıkları, çizgi filmlerdeki gibi masalımsı yağan kar, elime konan ve gözle değişik şekilleri belli olan kar kristalleri... Ama gökyüzünde oluşan renkler bana umut vaad etmiştir hep. Güzel günler var daha demektir..

İşte sabah gün ağarma sancıları, saat 9.30 civarı.. Harika!



Ve gurbette aşure :-) Hala Lucas'ı alıştıramadım ama benim favorim! Bu hafta Türk yemekleri vardı hep menüde. Evde yaptığım turşucuğum da bize eşlik etti. Ya ne öyle haşlama patates, sebze, balık.. Özlemişim karnım doydu valla :-) Şaka bi yana midem ve Lucas n'oluyoruz gibi bir tepki verdi. Ağır geldi herhalde çocuğa :) Her akşam çay içer oldum yemeklerden sonra.. 


Yarın 'Luciadag' kreşte.. Noel ile ilgili bir etkinlik. Detaylar yarın :-)

8 Aralık 2013 Pazar

Oslo ziyareti

2012 yılı ocak ayında ülkemizde başlatılan genel sağlık sigortası kapsamında birikmiş borcum olduğunu öğrendigimde hafif bir şokla beraber çözüm yolları aramaya başladım. Yurtdışında oturanların konsolosluğa şahsen dilekçeyle başvurusu gerekiyormuş. Klasik devlet dairelerini aratmayan Oslo konsolosluğuna ayağımı sürüyerek gittim önceki hafta. Nedense burası beni hep germiştir. Artık çalışanların asık suratımı, terslemeleri mi bilemem! Neyse işim gene beklediğim gibi uzadı ve iki günde anca hallettim! Devlete işe düşenlerin vay haline. Adres güncellemesi ve borc iptal dilekçesi yazıldı çizildi, üzerine de harç parası! Buraya geldiğimden beri birçok kez Norveç devlet ve polis dairelerinde işim oldu bir kron bile almadılar ama ne zaman konsoloslukta işim olsa, harç.. Yorum yok..

Konsoloslukta karşılaştığım hikayeler de ayrı ilgi konusu.. Bu sefer iki bayanla konuşmamız geçti. Biri emekli, diğeri komşusuymuş. Teyze hanım pasaport süresi dolduğu için yeni başvuru için gelmiş, komşusu da teyzenin okuma-yazması olmadığı için (!) yardıma.. Teyze hanım 16 yıl yaşamış Norveç'te, komşusu 9 yıl. Benim 5 yıllık olduğumu duyunca ikisi de bana 'aa yeni gelmişsin' dediler :-) Keşke ben de öyle hissetsem.. Bana yeni dedikleri için sanırım kendilerine iyi zaman biçmişler ki teyzem tek kelime norveçce öğrenmemiş 16 senede!! Teyzeye bayağı bakmışım o şokla ki kadın devam etti 'valla gitmedim kursa falan'.. Yorum yok...

'Aslında ben daha soyadımı da değiştirmedim. Eski kocamın soyadını kullanıyorum. Neyse kimlik de aynı nasılsa daha evli yazıyo bişey olmaz herhalde..' Teyzeye bakışlarım hala devam ederken karışıklığı analiz etmeye çalıştım beynimde, ama kısa devre yaptı.. Cahillik maalesef her yerde aynıydı. Oslo'nun göbeğinde 16 senesini harcamış teyze, ekmeğini yediği ülkenin selamını bile alamayacak düzeydeydi. İmza için gelen adama nasıl imza atacağını sorunca komşuşu girdi hemen devreye. Kınamak mıydı beynimden geçenler yoksa sadece şaşkınlık ve durumun farkında bile olmayan o teyzeye duyduğum üzüntü müydü anlayamadım. Gene fazla yorum yapmadan kendimce donuk kaldı beynime girenler..

Gene de Oslo herşeye ragmen güzeldi, işte sabahın ilk ışıkları..



Noel ile beraber başlayan süslemeler ve merkezde sokakta açılmış Noel marketi :-) Taksim gibi olan bu ana caddenin adı Karl Johan. Ünlü markaların mağazaları, lüks oteller ve restoranlar, tiyatro binası ve etkinliklerin çoğu bu caddede.. En önemlisi caddenin başlangıcında Norveç kraliyet ailesinin yaşadığı saray var :) İşte noel marketinden bazı görüntüler..





Özellikle dağ evlerinin süslemelerinde kullanılan geyik boynuzları.


Lucas'tan fırsat bulduğumda bir dekorasyon mağazasına girdim. Norveçliler bence bu konuda çok başarılı.. Doğal ürünlerden inanilmaz basit ama gösterişli fikirler cıkartıyorlar. Palma diye geçen mağazadan görüntü aldım :-)









Ve geçen bütün hafta çalıştıktan sonra perşembe günü başlayan kar yağışıyla hayatımıza renk geldi :-) Sonbaharın güzel renklerinden sonra beyaz yakıştı ağaçlara ve yollara.. Etiyopya'dan yeni gelen ve kreşe başlayan küçük kızın karla tanışması da ilginçti :) Uzun süre eline bulaşan karı silken kız cuma ertesi günü eğlenceli olduğuna kanaat getirmiş olacak ki bayağı yuvarlandı karda.. Bahçede tanıştım ben de kendisiyle :) Sürekli gülümsüyor ve önemsendiğinin farkinda sanırım çünkü tek kelime norveçce bilmediği için yanında yardımcısı var. Şimdilik tarzanca (!) anlaşıyoruz kendisiyle ama hızla öğreneceği kesin :-)

Bu arada amatör olarak ilk kurabiye siparişimi aldım! Ülkemizden bir tat artık bir norveçlinin noel masasında olacak, tahinli cevizli kurabiye :-) Noel boyunca kurabiye tarzı yiyecekler ikram ediliyor misafirlere. Daha önce yapıp kreşe götürmüştüm herkes çok beğendi ve bir sipariş :-) Harika..

E o kadar yazdım denediğim tarifi de yazayim. Aslında ilk defa geçen yaz Salihli'de bir pastaneden aldığımda bu lezzetle tanıştım. Hala aynısını yapamadım ama olsun bu da güzel oldu ;)

1 sb. tahin
1 sb. ayçicek yağı
1 sb. pudra şekeri
1 sb. ince kıyılmış ceviz
3.5 sb. un
1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Butun malzemeler iyice yoğrulur. Fotografta goruldugu gibi dağınık bir hamur oluyor tek tek şekil veriyoruz 170 derecede uzeri hafif pembeleşinceye kadar pişiriyoruz.







Ve bütün hafta sonu poğaça, kurabiye derken bugün de kar keyfi :-) Hepinize iyi haftalar, bizden sevgiler..