23 Kasım 2013 Cumartesi

Tyrkia-İstanbul bazaar :)

Hei alle sammen! Tror paa tid aa bgynne skrive litt paa norsk. Tyrkia har gata bazaar som man kan finne fersk frukt, grønsaker, klaer og hus tingene. Det er veldig artik og gaa rundt fin seg noke fint og billig! Jeg elsker bazaar!! Her er noken bilde fra Tyrkia, İstanbul, Blue Mosque og bazaar..



İnne Blue Mosque er veldig vakker! Man kan bare sitte og føle seg rolig og trygg..



De tre var gode gjengen hadde skravle veldig alvor om kampen! :)

Gammel tog station i İstanbul, Haydar Paşa







Kadiköy, Haydar Paşa toge station



Blue Mosque


Grand Bazaar

Masse gode krydder..





21 Kasım 2013 Perşembe

'Villmarksbarna' - 'Çöl çocukları'

Size burdaki bir cocuk programindan bahsetmek istiyorum bugun. Uzun zamandir dikkatimi çeken ve Lucas ile oturup merakla baktığım bir belgesel bu..

Resmi çocuk kanalinda akşam 18'de baslayan programda 10 dk.lık kısa bölümlerle gösterilen bu belgeselde dört çocuklu bir ailenin boş zamanlarındaki doğa aktiviteleri anlatılıyor. Ama ne aktivite! Karı-koca dört çocuk ve dört kurt asıllı köpekleriyle resmen dağları arşınlıyor. Her bölüm ayrı bir hikaye. Balık tutmak, bıldırcın avı, geyik avı, dağda yürüyüş ve çadırda gecelemek ki genelde bütün turları kalmalı oluyor. Çadırın içinde uyku tulumları aile resmen birbirine geçiyor sabaha kadar :) Ve her zaman ilk uyanan 3-4 yaşlarındaki ufaklık oluyor! Uyuyolar diyorsam pijama falan gelmesin aklınıza oldugu gibi kıyafetler ve tabi ki kafada bere ;) Norveç'in gece ve gündüz arasindaki sicaklik farkı gözardi edilmeyecek kadar var, hele de çadırda uyuyorsaniz..

Finnmark'da yaşıyor bu aile ve dağları resmen arşınlamıslar. Bugunkü bölümde karda dağ yürüyüşü yapıp dağ evinde tatillerini geçirmeye geldiler. Dergileri karıştırırken kutup ayılarının buzdan oyuklarda kaldığını gördü ufaklık. Tabi ya onlar da böyle bir oyuk yapıp geceleyebilirlerdi.. Şaka değil bütün aile ellerinde birer kürek uygun yer aramaya başladılar. Annesi zemin araştırması yaptıktan sonra herkes başladı kazmaya.. Derinlik açısından zorlanmazsınız burda kar bakımından. Oldukça içi geniş oyuk oldu ki hava da kararmıştı, hadi herkes uyku tulumlarını kapsın..

Uyumadan önce biraz kuzey ışıklarına ne dersiniz? Çocuklardan biri herkesi dışari çagırdı, bütün aile uyumadan önce dans eden ışıkları seyretti kardan kulubelerinin önünde yanan mum ışıklarıyla.. Norveçliler bulundukları anın tadını çikarmasını bilen insanlar. Soğuk ve kar değil ana tema aksine aile ile geçirilen kaliteli vakit ve beraber birseyler ortak birseyler yapmak. Bölümler maalesef nette degil dvd olarak satılıyormus ama ben tanıtımını ekleyeceğim böylece siz de biraz fikir edinmiş olursunuz ;) İyi seyirler..

Video açılmıyorsa bu linkten ulaşabilirsiniz.. Gezenti aile :)






8 Kasım 2013 Cuma

Bugün cuma!

Yine sabah 7'de kalktığımda Lucas da uyanıktı. Bugün hava yağışlı ve sabah sabah gene karanlık. Çizgifilme bakarken kahvaltımızı yaptık. İşe 8'de başlayacağız ve Lucas bir saat gene benimle olacak..

Gittiğimizde bir çok bebecik gelmişti bile :) Heryer cıvıl cıvıl ve aralarda durumundan hoşnut olmayanların suratsızlığı.. Onları anlamamak mümkün değil, kreşe başlama yaşının altı aya kadar düstüğü bir ülkede yaşıyorlar ve bir yaşından itibaren başkalarının disiplinine girmiş bireylerden birisi onlar. Evet kreşimizde kreşe başlama yaşı dokuz ay! Çalıştığım bölümdekilerse bir yaşını yeni doldurmuş ve üç yaşın içindekiler. Ve diğer herkes gibi onlar da genel kurallara uymak zorunda. Ailesi bıraktıktan sonra üzülmeleri anlayışla karşılanıyor ama bunu kullanarak şımarıklık yapmak yasak.. İtmek, içeride bağırmak, başkasının elindekini almak (küçük o hadi ona ver asla yok, büyük-küçük herkes sırasını bekleyecek!), yemekle oynamak-atmak, tabağindakini bitirmemek (özellikle 3-6 grubunda bitirmeden başka yiyecek alamıyorlar, hatta askeriyede tabakta yemek bırakana ağır cezalar var!), büyüklerin kendinden isteneni yapmaması,duymazlıktan gelmesi ve sayamayacağım birçok şey yasak..

Çocuk ne anlasın demeyin (zaten Norveçlilerde böyle bir mantık yok kesinlikle). Böyle bir yerde çalışmasaydım ve elimde örneğim olmasaydı benim de buna inanmam zor olurdu. Gerçekten o kadar zeki ve beyinleri açık ki ne versen onu alıyorlar. Tabi ki çocuk eğitimi zaman alan birşey ama bunu üst sınıflarda özellikle çok daha net görebiliyoruz.

Bunu siz de deneyin. Konuşun onunla, ses yükseltmek, baskı yöntemli değil. Karsınızda bir birey var ciddiye alın. Size nasıl konusulmasını isterseniz bunu ona yapın. Ona usanmadan nedenleriyle açıklayın. Dinlemediği zamanlarda bırakın denesin. Canı bile yansa kendisi test etsin ve sizin haklılığınıza güvensin..

Çocuk ailenin aynası kesinlikle. Tabi ki bu kadar kural aile ile tamamlanmadığı sürece çocuk için faydası yok. Elimizde böyle örnekler de var. Ama %99'u ilkokula başlamadan önce sosyal hayata hazır oluyor. %1'lik kısmı için de gerekirse yanına yardımcı veriliyor. Lucas da bunlardan birisi. Evde iki dil konuşulduğu, kendi yapısının ağırkanlı olduğu ve biraz dikkat dağınıklığı olduğu için haftada 16 saat ekstra yardım alıyor. Pedogog ve asistan olarak iki kişiden.

Norveç'te kreşte ana tema sosyal hayata hazırlamak. Toplama, çıkarma gibi işlemler, alfabe vs öğretilmiyor özel olarak. Daha çok toplum içinde nasıl davranmamız gerekir, sofra kuralları, arkadaş edinme-olma vasfı, büyükleri dinlemek, kendini tanımak gibi sosyal hayatta yardımcı olgular öğretilir. Sizce de mantıklı değil mi? Öyle ya bir insan kendini bilmedikten sonra, başkalarına saygılı olmadıktan sonra okul hayatında başarılı olmuş neye yarar (nice ciddi meslek sahibi insanların anne-babasını saymamaları buna en iyi örnek). Bence böyle biri yarım bir insandır. Norveçlilerin kendilerine güvenleri de sanırım erken atılan bu temellere bağlı..

Herkese sakin bir haftasonu diliyorum, iyi geceler..

Sabah kahvaltı keyfi (07.30)

Ve Lucas uyur (18.30)

6 Kasım 2013 Çarşamba

Kaynamış balık..

İlk duyduğumda şaka yapılıyor sanmıştım. Sofraya oturduğumuzda sıcak su içinde geldi beyaz et, evet balığın canını okumuşlar.. Hamsi kızartması, buğulama ve sardalyeden ibaret olan balık kültürüm birazdan çığır açacaktı..

Norveç yemekleri insanları gibi basit, telaşe yok yani. Patatesi sebzeleri haşla, yanında ne yenecekse kızart ya da haşla üzerine sos hooopp yarım saatte yemek hazır. Evet biz genelde pirinç yaparız burda da patates haşlanıyo.. Kalkan, morina gibi beyaz etli balığı kısık ateşte  suyunu çekerek fokurdatmadan kaynatıyorsunuz, tek inceliği bu. İçine isterseniz defne yaprağı da atın, tuz ve karabiber göz kararı. Eğer birden kaynatırsanız eti sert oluyor, denemek isteyenlerin dikkatine.

Yanına neler mi yapılır? Patates püresi yapın içine haşlanmış havuç da koyun ve gerçek tereyağıyla tatlandırın. İsterseniz biraz hardal, bir de pırasalı sos. Bunun için bir paket kremayı küçük bir tencereye alın, üzerine ince kıyılmış iki  yemek kaşığı pırasa, yarım et bulyon, biraz da mısır taneleri.. Kısık ateşte gene bunu hafif kaynatın. Koyu olmayacak. Balık eti, püre ve bu sos harika.. Kızarmış iri etli balıklarla yiyebilirsiniz. Somon da iyi olur. Eğer bulyonu çok gelirse biraz daha krema ekleyin yoksa süt. Aslında tam ölçüleri herkes kendi ağız tadına göre buluyor, yani ben buna inanıyorum. Denenmiş tarifler gibisi yok..



Sıradan bir gün..

Sabah 7'de kalktığımda heryer karanlıktı. Uzaktan karşıdaki inşaatın seslerini duydum önce, bütün ışıkları yaktım mutfağa kadar. Ama dışarısı hala zifiri.. Hayranım şu inşaat işçilerine, her sabah (yazın neyse de) kışın karanlığında şu özel aydınlatmalarla nasıl da çalışıyorlar. Pencereden onlara baktıkça ben üşüyorum.. Yumurtalar ve çayı ocağa koyup kahvaltı hazırlama zamanı. Evet işe gitmeme az var ama çalıştığım sürece bu kadar lüks hakkım. Sosyal hayatımın iki bin kişilik kasaba, çalışma hayatımın da 20 metre olduğunu düşünürsek lüks konusunda pek de fazla seçeneğim olmadığını tahayyül edersiniz sanırım..

Kızarmış ekmeğim de tabağımda artık keyif zamanı. Bazen müzik de dinlerim.. Çayımı yudumlarken minik ayak sesleri duydum, Lucas gözlerini ovuşturarak 'uyandım anne' dedi :) Evet görebiliyorum, ama ayılamadığın kesin daha.. Her zamanki gibi bişey yemek istemedi, iş yerinde yiyecekmis! Evet biz Lucas ile işe gidiyoruz hele de bugün bir saat kadar sabah benimle beraber olacak bebek bölümünde, nedense en sevdiği yer.. Sanırım oları izlemek hoşuna gidiyor.

Ben genelde kreşte 1-3 yaş grubuyla beraberim, bazen de Lucas'ın. Gün boyunca beraber sayılırız yani. Saat 11 gibi öğle yemeği, 14 gibi de meyve saatleri var. Bugün 14'te işim bitmişti beraber eve döndük ve günün beklenen cümlesi eve girer girmez söylendi 'ikimiz araba sürelim mi anne olur dimi'.. Sobayı yaktıktan sonra araba sürme törenimiz başladı bu artık bitmez.. :-)

Akşam yemeği vs derken şu geçen yazdığım 'skillingboller' yapmaya karar verdim ama bana bir yardımcı lazımdı :) ne kadar becerikli bu çocuk yaa :-)







Akşam minik ellerden çıkan bu lezzeti yedikçe ağırlaştık tabi ve bir Norveç klasiği akşam yürüyüşü yaptık. Hava kac derece derseniz bu aralar 4-5.. Abartmıyorum ama gayet iyi bizim için - 17'yi hissettikten sonra bu havada üşümek pek mümkün değil. Zaten kötü hava yok kötü ve eksik giyinmek var Norveçlilere göre.. Herşeyin kılıfı hazır yani :) Döndüğümüzde artık uyku vaktiydi. Saat 20'den önce Lucas uyumuş olmalı ki ihtiyacı olan uyukuyu alabilsin. Bütün günü hareketli geçtiği için ve ne olursa olsun erken kalktığı için bu şart. Zaten o saatten sonra ülkedeki büyük çocuk çoğunluğu uyumuş oluyor. Bunda bile standart var yani. Onlar da işe erken başlıyor.. Sabah uyandığında keyif yapacak bir evi yok anne-babalarıyla evden çıkıp onlarla eve giriyorlarlar. Sanırım bu konu da ayrı bir konu yazmam gereken..

Bizim normal bir günümüz genelde böyle. Hafta sonu yaptıklarımızsa ayrı. Onu da yazıcam başka zaman, sevgiler.. İyi geceler..

4 Kasım 2013 Pazartesi

Neler Oluyor!

Son günlerde sıkıcı haberler duyuyorum etrafımda. Güvenli diye bildiğimiz alıştığımız Gaupne de çevresi de pek değil artık. Cumartesi gecesi 21 yaşında bir genç ortak organizasyonlar için kullanilan bir binaya arabasını hızla sürerek intihar etmiş ( ama neyseki şimdilik hastanede durumu da iyiye gidiyormuş).. Gerçi daha önce de bir kaç denemesi olmuş ama kulağa hoş gelmeyen bir durum. Ve en ilginci ben bu gencten 1-2 ay önce alış veriş yapmıştım. Umarim psikolojisi düzelir bir an önce.. Norvec'in en büyük yanlışı cocuk yetiştirme konusunda bana göre çocuklarının hayata erken doyması, kurulacak hayalleri olmaması ve yok kelimesinin anlamını bilmemeleri..Bu konuyu daha sonra detaylı yazarım.

Diğer olaysa dün gece tünelde yol kesen bir gaspçı! Yurtdışından gelen bir sığınmacının ekmek yediği kaba pislemesidir bu. Haberlerde duyduğum ne kadar bu tarz olay varsa hepsi bu sığınmacılar (içlerinden hatırladığım iki olayı sadece Norveçli yapmıştı ki onlarin da psikolojik sorunu olduğu ortaya çıktı). Bir insan nasıl bu kadar nankör olabilir! Sen ki ülkendeki savaş, açlık, kötü yönetim gibi sorunlardan kaçıp yepyeni güvenli bir hayata başlıyorsun, içindeki tabiatindan gelen vahşiliği de bu iyi niyet karşısında kullanıyorsun. Bu nasıl bir anlayıştır? Üstüne de üç kişiyi silahla öldürüyorsun..

İnanıyorum ki kötülük tohum gibidir. Gittiğin yerlere ekip ekmemek tamamen nefsine kalmış birşey. Nefsini ne yanda beslersen etrafına da bunu saçarsın. Ve bu saçmayı seçtiğin şey bir de silahla birleşirse kendinle beraber başkalarını da yok edersin :///...


Tanrı Misafiri..

Ülkemden herkesin niyetlendiği ama kimsenin gelemediği beşinci senemi dolduruduğum Norveç'e tabirine tam da uyan bir Tanri misafiri geldi, Erkut :) İzmir'den sevdiğim çok sevgili arkadaşım Ayşe'nin yeğeni..

ODTU mimarlık bölümü mezunu ve aynı yerde yine yükseklisansıni yapan Erkut, tez konusu olarak İskandinav ülkelerinin mimari yapısını seçmiş ve yolu bize 1.5 saat ileride bir yere kadar gelmişti. Bu kadar yakına kadar gelmiş bir tanıdık benim için heyecan vericiydi. Aslında kendisini gıyaben tanırdım. Ayşe'den adını sık sık duymuştum ;) Gerçekten de gayet efendi, hoş sohbet ve
geleceğinin parlak olduğunu düşündüğüm bir genç..

Bir hafta bizimleydi Erkut; etrafı dolaştık, dağ yürüyüşü yaptık, buz dağı, Norveç yemekleri, Lucas ile oynadı, kendisi dolaştı buradaki inşaatleri gezdi.. Dediğine göre beklediğinden de fazlasını görmüş ki bunu duymak bizi de memnun etti.. Yanlız buranın temiz havası çarpmış olacak ki bayağı yorgundu bazı günler :)

Beraber yedik içtik eğlendik, onun kadar benim için de güzel bir anı oldu ülkemden birini evimde ağırlamak. Uzun zamandır aklımda olan bir tarif de ona kısmetmiş. Bir akşam yapmaya başladığım Norveç usulu tatlı poğaçayı gece 23.30'da çıkardık fırından.. İnanılmaz kokusuyla başladık yemeye ki tepsi yarılanmıştı. Gece yemek hiç adetim değildir ama tarifi siz de denediğinizde göreceksiniz yemeden yatamıyorsunuz :-)

Skillingsboller
125 gr margarin
5 dl ılık süt (2 sb kadar)
1 paket maya
100 gr şeker
Aldığı kadar un

İç harcı
75 gr yumuşak margarin
75 gr şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
Kuru üzüm

Hamur malzemelerini karıştırıp yumuşak bir hamur yapın ama biraz cıvık kalacak kadar yumuşak. Bir saat kadar dinlendirin. Unladığınız tezgaha hamuru dökün parmak uçlarınızla genis bir dikdörtgen açın. Kuru üzüm dışındaki malzemeleri karıştırıp açtığınız hamura sürün üzümleri serpiştirip rulo sarmaya başlayın. Üzüm sevmeyenler kullanmasa da olur, hayal gücünüze kalmiş, ceviz de güzel olur.

Sardığınız rulodan 2 cm kadar falan göz kararı kesip elinizle bastırıp tepsiye dizin yarım saat de böyle dinlensin sonra 200 derece orta gözde 10-12 dk pişirin... Mmmmmmm mis :-)

Maalesef fotograf eklerken sorun oldugu icin yapilis asamasina burdan bakabilirsiniz..
http://morsmiddag.blogg.no/1342204705_skillingsboller.html