17 Aralık 2012 Pazartesi

Avrupali Olmak!

Gunlerdir aklimi kurcalayan bir soru bu. Internetten de arastirip az cok okumaya calistim. Gercekten neydi `Avrupali Olmak`? Cografya degistirmek mi? Peki cografyasi degisince insan otomatik olarak Avrupali mi oluyor? O vasfa erisince bir sinif mi atlamis oluyor? Ne kadar ve nasil olabiliriz? Ve bircok sorular..

Buraya geldigimden beri ilgimi ceken bircok olay ve uygulamalara sahit oldum. Eger 4 yili askin gozlemlerim kadarinca anlatmam gerekirse iste Norvec Avrupalilari!

Toplum

Birbirlerine karsi inanilmaz bir anlayis ve hosgoruyle dolular. Emir cumlesine bile sahit olmadigim bir calisma ortamlari var. Herkes yeterince egosunu tatmin etmis bir sekilde ki baskasinda asla ustunluk gorme gibi bir luksleri yok! `Sen yeni geldin, sen gocmensin, sen oylesin, sen boylesin` tarzi yaklasima asla sahit olmadim. Genel ilkeleri herkes insan! Ve esit..

Yaklasik iki senedir kreste vekil olarak calisiyorum. Asla bana karsi kelime birakin ima veya bakisla bile kendimi kotu hissettirecek bir olay olmadi. Bazen sasiyorum bu kadar anlayisli olabilmelerine. Gerci genel anlamda toplumu dusunursek, calisma saatleri ferah, sosyallesmelerine yetecek kadar zamanlari kaliyor kendilerine.. Dusunce olarak da hicbirseyi takmiyorlar. `Olan olmustur simdi ne yapabiliriz!` seklinde genel ve ortak bir anlayis var burda ve benim gibi kaos ortamindan gelmis birinin alismasi daha dogrusu mantigi algilamasi uzun zaman aldi.

Tabi bu kadar anlayis her zaman her kefeye uymayabiliyor. Genc kiziniz partiden sarhos geldiyse, ustune bir de tek gecelik iliskiden hamile kaldiysa ya da erkek arkadasi olmadigi icin biri Danimarka`daki bir sperm bankasindan hamile kalip dogum yaptiysa bunlari da hosgormek durumundasiniz. Burda bircok babasiz cocuk yetistiren anne gorebilirsiniz (tabi ki bunlari kinamak anlaminda soylemiyorum, aralarinda ozel hikayeleri olan da vardir ama genelinde durum hep ayni tek gecelik parti sarhoslugu!). Hatta bunun icin program yapilmis `Genc Anne Norvec` , her ulke icin sonunu degistirebilirsiniz Danimarka, Isvec, Finlandiya.. Hadi bakalim Avrupali miyiz? O zaman hos goruyoruz..

A unutmadan soyleyim.. Simdi bu kadar hosgoru arasinda arada kaynayan hossuz seyler de olabiliyor. Mesela Oslo`nun gobegindeki parkta onbir genc bir genc kiza tecavuz ederken gelip gecenler `Gencler kendi aralarinda egleniyor.` diye dusunerek mudahale etmeyebiliyorlar... ( bu olay gectigimiz sene meydana geldi ve roportajda aynen bu kelime ile gorgu tanigi olayi ozetledi)

Aile

Bebeklikten baslamak gerekirse herkes kendi secimlerini yapmaya cok erken yasta basliyor. Bir yasindan itibaren krese verildikleri dusunulurse sanirim bu normal. Bizdeki gibi buyukanneler islerini birakip da torunlari icin kendilerini parcalamiyor. Herkesin kendi hayati ve sinirlari var burda! Tabi bizim gibi toplum yapisindan sonra aklinizda hemen bir suru soru isareti olusuyor. Valla burda isler boyle isinize gelirse..

Anne ve baba esit seviyede kimse ustun degil. Yapilan arastirmalara gore gogusten sut verme disinda babalar annelerin butun islevlerini gorebilirmis!(Erkeklerin goguslerinde sut verme kanallari olmadigi icinmis o da. Yani bi de o olsaydi vay beeee...) Olmaz demeyin ben de oldugunu burda gordum. Baba ve anne arasinda oyle bir koordine var ki birisi olmadigi zaman bile cocugun rutini aynen devam ediyor. Merak ettiyseniz soyleyim bu rutinden kastim bebegin altini almaktan, banyo, yemek saati, oyuna kadar hepsini kapsiyor. Ne eksik ne fazla.. Erkeklerde asla gocunmak yok!

Ve cocuk zamanla serbest kaldigi alanda kisiligini gelistirdikce, resit olduktan sonra istedigini yapmakta ozgur, hatta isterse evden ayrilabilir! Ayrilmazsa da evin giderlerine ortak olmak ve faturalarini kendi odemek durumunda. Bu karar verme yetkinligini de bazen daha erken aliyor. Yani 15 yasinda kiziniz sevgilisiyle gelip evde kalmak isteyebiliyor ya da dovme yaptirmak isteyebilir ya da su ne idi belirsiz halkalardan gobegine ya da vucunun herhangi bir yerine taktirmak isteyebilir. Hayir deseniz kac yazar kararini vermis bir kere.. O bir birey ve saygili olmak durumundasiniz, evebevy olarak isteseniz de istemeseniz de.. Aaaa yan cizmek yok Avrupali olmayi siz istemediniz mi? Ogrenin bunlari...

Din

Bebeklikte vaztif ile baslayan din yolculugu kilisenin sizi takip etmesiyle devam ediyor. Vaftiz gunlerinde kutlama mektuplari aliyorsunuz, bazi yaslari doldurunca kitap ve brosurler.. Gectigimiz gunlerde oglum da 4 yasini doldurdugu icin kitap verildi, `Benim Ilk Kilise Kitabim`.. Aslinda biz Turkiye tatilindeyken mektup gelmis ve kilisede yapilan toplantiyla verilmis. Biz orda oldugumuz icin denk gelmedi tabi ki ve ben de burosuna gidip teslim aldim kitabi. Gayet sade ve hos resimlerle inanc, Hristiyanlik, Hz. Isa ve Tanri olarak giris yapilmis kucuk cocuklarin anlayabilecegi sekilde.. Kilisenin takibi siz olunceye kadar devam ediyor ve aranizda bir bag olusuyor ister istemez. Hatta 15 yasina gelen her gence bagli oldugu kilisede mayis aylarinda torenler duzenlenip Incil hediye ediliyor ve papaz inancin ve Tanri`nin onunla olmasi yolunda dualar ediyor...

Dinleriyle bu kadar barisik bir toplum Avrupalilar.. Yasamaktan ve gostermekten cekinmiyorlar. O kadar ki luks bir otel odasinda Incil bulursaniz hic sasirmayin. Ben sasirmistim! Buraya geldigim ilk yillarda Oslo`da kaldigimiz surede cok hos bir otelde kalmistik. Hersey cok şık ve hostu. Guzel calisma masasini uzerinde bir Incil duruyordu! Sonradan ogrendim ki otellerde bu tip olanaklar varmis. Arkadasim Mariann ile de din uzerine yaptigimiz sohbetlerde rahatliklar karsilastirmalar yapabiliyoruz. Benimle bu konulari konusmaktan hic cekinmemisti ve bu acikligi, anlayisi beni etkilemisti...

Sonra butun bunlari kendi ulkemde dusundum. Gerilmeyin hemen, Avrupali oluyoruz rahat olun.. Evet kalbindeki inancin seviyesi seninle Allah arasinda ama yasayabilmek ve gosterebilmek ve en onemlisi bunu yapanlari kaldirabilmek de senin vicdanin ve beynin arasinda. Kafasini kapatanlara `yaratik` gozuyle bakilan ulkemizde sunu anlayamiyorum, inanci yasamak Avrupalilara yakisiyor da kendi vatandasina neden yakismiyor? Inanc farkliliklari oldugu surece uygulamada da farkliliklar olacak. Bunu ozumseyebildiginiz kadar Avrupalisiniz!

Egitim

Bir yasinda kresle egitime baslayan ogrenciler (!) okul hayatinda da oldukca emin adimlarla ilerliyor. Egitim her derste genis kapsamli ve gercekten emin adimlarla ogretiliyor. Beden ve muzik derslerinde ezbere notlar verilmiyor. Yuzme de beden dersine dahil. Ulkede genel anlamda sinav sistemi pek yok. Universiteye butun okul hayatin boyunca aldigin notlara gore girebiliyorsun. Torpil ne demek onu da bilmiyorlar :) Bileginin gucu kadar universitede yolun acik yani..

Okullarda serbest kiyafet uygulamasi var. E hal boyle olunca gencler arasinda marka ve gosteris meraki da oluyor ister istemez. Genclerin istekleri bitmezken aileler de hayir kelimesini unutuyor bu direnc karsisinda ve galip olan gencler! Oyle ki bu durum karsisinda da program yapma ihtiyaclari dogmus, `Tenage Boss`.. Gectigimiz gunlerde bir bolumune denk geldim. Anne ve iki genc kiz yasiyor, buyuk kizin (yas 17) istekleri bitmedigi icin anne bu programa basvuruyor. Kiz, giyecege asla doymayan gosterise merak sarmaya baslamis zamanla. Eve bir hesap uzmani geliyor, annenin butun bir aylik maasini bu problemli cocuga veriyor ve evi bir ay gecindirmesini istiyor. 24 000 kron olan maastan butun odemeler, mutfak alisverisi yapildiktan sonra ellerine 800 kron kaliyor (1 YTL yaklasik 3.2 Kron) ve onlerinde yaklasik 3 haftalik zaman dilimi var yeni maasa kadar. Kiz gene kendini tutamayip kendine giyecek aliyor ve ayin sonunu getiremiyorlar. Amac burda farkindalik yaratmak ve insiyatif kullanmak! Ama iki sepet dolusu giysi atilmayi beklerken kizin bu kelimeyi hissetmedigini cok iyi anliyorsunuz. Avrupali miyiz, evet! Hadi o zaman israf edelim..

Burda tanidigim 17 yasindaki bir baska kizin bana soyledigini size aktarmak istiyorum, bana aynen soyle dedi `Bazen yasamanin bir anlami kalmadigini dusunuyorum!`.. Tabi ki ben dondum kaldim, ama durumu gormemek icin kor olmak gerekirdi. Uzerindeki marka giysilere baktim, elindeki I-phone telefona, tirnaklarindaki renkli ojelere, yuzundeki makyaja (marka disinda makyaj malzemesi kullanmayan birisi kendisi ve ihtiyaclari ailesi tarafindan aliniyor, kendilerine almadiklari halde).. Haftasonu da erkek arkadasiyle bir partiye gidecek sonra onunla kalacakti.. Hmm o yaslarda ben de bunlari elde etseydim sanirim ayni seyleri ben de dusunurdum kim bilir?

.....

Yani simdi bazi yazdiklarim agir kacmis bogaza takilmis olabilir, ama ben Avrupaliyim idare edin, hos gorun. Basliklar da ornekler de uzar gider.. Ben dort seneden biraz fazla burdayim, cok seye sahit oldum ogrendim (iyi veya kotu). Ama su bir gercek ki Avrupali olmak bence bir utopi! Yani deger yargilari olmayan, ahlak anlayisi sinirlarini asmis, ataya saygi nedir bilmeyen, bencil, `yok` kelimesiyle yuzlesmemis bir toplum idol olamaz, olmamali..

Avrupali olmak cografya degistirmek degil, beyninde devrim yapmaktir bence...

9 Ekim 2012 Salı

Fotolarla Turkiye tatilimiz :)


Insaat halindeki evimize yapilmis kirlangic yuvasi ve icinden cikan yumurtalar. Etrafa verilen rahatsizliktan onlar da almis payini anlasilan ki anneleri gitmis. Bu yumurtalar ve yuva da bana hatira kaldi..



Yillar sonra denk gelen Izmir Fuari.

Bu yilin onur konugu Hatay!

 

Ve biricik tatli askim kunefe :)



Balikesir-Akcay yolu uzerindeki bir cay bahcesi.

Balikesir-Gure-Yassicali Mahallesi

750 yillik cinar agaci.

Kapilar!


Yorede bulunan diger yuzyillik cinar agaclari..
Gure Pinarbasi piknik alani.

Yorenin meshur araci, Patpat :)
Mardin isi bindallik.
 

25 Eylül 2012 Salı

Gunah Kecisi!


Karanligi kollar kotu seyler,
Gecenin sakinliginde olur hep!
Demir kapilarin ardinda olur cilgin partiler.
O sarhos gecenin hikayesidir sabah pismanliklari..
Cinnet geciren adam karisini boyle bir gecede oldurur.
Cunku kadin boyle basibos bir gecede aldatmistir kocasini..
Aile kavgalari da hep geceleri olur.
Ceker adam karisina siktiri!
Poposundan tekmelenen kedi gibi oturur kadin kapi onune,
Mahalledeki cekirdek citlatan komsularin donuk bakislari uzerinde..

Anla iste!
Sen de geceleri gunahimsin, dusuncelerime dadanan.
Git, gelme....

5 Ağustos 2012 Pazar

Bodø tatili-3

Tadina pek alisamamis olsam da deniz urunleri burda aile toplantilarinda ozellikle yenilen ozel bir urun. Yazik  bu boceklere! :)




Hmmm tatilde hergun bir kahve molasi ve arkadaslari :)

Muhtesem uclu :D

Kahve keyfi!

Gel-gitin olustugu saatlerde sular oldukca cekiliyor..

Martilara yem olmus bir yengec!


Iste sular geri gelmeye basladi. Yaklasik bir saat icinde hem de!


Dedesinin izinde bir ufaklik..


Iste butun tatilin anlamini anlatan en guzel foto! Huzur, sicacik bir el, guven! Dede torun iliskileri boyle sanirim hep. Iki dedemi de hic gormedim ama Lucas cok sansli bu konuda..

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Bodø tatili-2

Simdi oralara kadar gidip de balik tutmamak olmaz! Gerci cok balik tutma askim yok da yok acikcasi ama beraber bir seyler yapmak guzel. Iki sene once ilk gidisimizde acami sansiydi sanirim oltami atar atmaz en buyugu baligi tutmustum o zaman. Gerci icini temizlerken anladik ki sanirim hastaydi garibim. Yoksa yesil cigerli bir balik normal olamazdi! Neyse o an iyi bir havam olmustu :) Son seferki gibi gene 1-2 kereden sonra gitmedim baska. Tuttuklarimi da geri attim denize..

Lucas ise kayiga binecegi icin heyecanliydi. Kayigi cekerken, birseyler tasirken hep yardim etmek hevesindeydi. Ilk balik tutuluncaysa tek yorumu baligin bozuk olduguydu! Ilginc bir bakis acisi var cocuklarin..

Yemek paketimiz :)

Gel kayik gel..

En sona kalmak pek hosuna gitmedi..

Iste gunun anlam ve onemi! Gulumsemek ve beraber olmak..

Muhtesem manzaralara bakarak uzaklara ve hayallere gitmek varken kim takar balik tutmayi :)


Avucumun icine sigamayan baligi nasil tutacagimi bilemedim! Hahhaaa :))

Boy olcusu alirken :)

Beraberimde aldigim iki yolcu..

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Sen!

Gozlerimizle baslardik sohbete,
sonra gulumsemelerimizle duraklardik biraz!
Saclarimi duzeltirken hep birseyler anlatirdin...
Sen `ben` diye baslardin, ben `biz`diye anlardim,
olmasini istedigim gibi hep..

Nazim`in dedigi gibi,
`sen sevdanda cimri, yureginde saglam`din.
Bana goreyse kapali bir kutu,
simarikca acmaya calistigim...
Cabaladikca farketmeden buyusunu kacirdigim!

...

Gozyasim gibisin simdi sen de..
Bogazimda kalan diger hersey gibi
Memleket gibi, aile gibi, dost gibi...
Aglayabildigim surece benimlesin,
Ya da yasatabildigim kadar hayalimde.
Biz iki uzak golge!

31 Temmuz 2012 Salı

Bodø tatili-1

Kanada geyigi, gel-git, orman, dag evi, deniz, yuksek daglar, aydinlik bir gece.. Bodø`ye ucuncu gelisim ve her gelisimde farkli seyler ogrenip heyecanlaniyorum! Bu gelisime doga acisindan damgasini vuran donus yolunda sabahin erken saatlerinde havaalanina giderken gordugum Kanada geyigiydi! Norveccede `Elg`olarak gecen bu geyik turunun asli turkcede `sığın` mis (detaylari buradan da bulabilirsiniz)...

Aslinda donus yolunda hep huzunlenirim. Sevdiklerimden ayrilirken sanki bu son sansimmis gibi hissederim. Son gorusum, son sarilisim, son konusmam.. Onceden bu kadar etkilenmezdim, hos hala da gostermem ama icimde daha derin yasamaya basladim bunlari. Sanirim uzakta olmak insana bunlari daha da farkettiriyor. Su sığını gordum de konu degisti sabah sabah.. Ayrilma fasli cabuk gecti. Dedemizin 14 agustosta olacagi ameliyata sans diledikten sonra buruk bir duyguyla girdik salona Lucas`la. Lucas ise coktan ucak sevdasina dusup sorular sormaya baslamisti, `Hani benim ucagim anne?, Nerde?, Ne renk?` vs vs..

16 Temmuz`da gece (!!!) saatlerinde alana girerken hava boyle bulutluydu. Iki hafta boyunca ayni bulutlarin bizi oraya kadar takip edecegini dusunmemistim. Uc sene once ilk gittigimde gunluk guneslikti hava ve hatta guneslenmistik! Bu sefer ise toplam bir saat bile gunes gormedim desem yeridir. Yanliz havanin bulutlu olmasi karanlik olmasi anlamina gelmez gece hala bulutlu bir aydinlik soz konusu. Yaklasik 1,5 saat kadar ucustan sonra Bodø`ye vardik. Dedemiz ve babaannemiz bizi karsiladi (tabi sevgili tuylu kopekleri Beauty`i unutmamak lazim, o da ailenin bir uyesi- Yani burda gordugum butun evde hayvan bakanlar onlara o gozle bakiyor. O kadar ki, Beauty`nin alerjik deri hastaligi ve gozundeki bazi sorunlar icin iyi rakamli faturalar odedikleri bunu cok iyi gosteriyor. Hastalikli diye kenara atmak yerine gercekten ailenin uyesi gibi davraniyorlar. Hos ben geldiginde salona almasam da kayinvalidemin beni anlamaya calismasi da guzel. Neyse Beauty ile ilgili maceralarimi belki baska bir sefer anlatirim.-)

Yine yolculuk..
Bodø dediysem merkezde degil evleri, yine yaklasik bir saatlik araba yolculugundan sonra Juvika`ya geldik. Juvika, bulunduklari alanin adi (evleri, dedemizin ailesinden kalma genis alanli orman icinde.. aradan anayol geciyor ve yoldan karsiya gecip asagi inince sahile geliyorsunuz. gun boyunca bircok kez gerceklesen gel-git surecince Juvika Burnu olarak gecen kucuk adaya kadar yuruyebilirsiniz). Hava ne kadar aydinlik da olsa saat gece 2 sulari oldugu icin direk herkes yataklara gitmisti bile.. Iyi geceler Juvika, yarin ayilinca gorusuruz..

Iste sabah oldu :) Evin cevresine bakinalim dedemiz neler yapmis...

Dedemizin dogup buyudugu eski evleri..Eski tip ailesinden kalma esyalar ve anilarla dolu..
Bu da tamamen kendisinin yaptigi yeni evleri. Bu evi insa ederken kendise ikinci el kamyon, is makinesi ve traktor almis. Evinde de bir suru ev yapma teknikleriyle ilgili kitaplar var.. Azim boyle birsey olmali sanirim!






Henuz evin disi tam bitmese de babaanne suslemeye baslamis bile..


Ve tataaaa 1-2 gunluk tatli bir calismayla bu duvar da bitti! Yagmura inat boyamaya devam edince sonuc aldik. Zaten Norvec`te hava kosullarini beklerseniz hicbir isi tamamlayamazsiniz (ben bunu iyice anladim!). Caliskan adam deyimi,
kesinlikle dedemizi tanimliyor. Saglik kosullarinin kendini yavaslattigini kendine sindiremedigi her halinden belli.
Islerin yavaslamasi ya da aksamasi ona gore degil. Bu yuzden caktirmadan da olsa birseyler yaparak yardim etmek istedim. Su an diger torunlari ve amcamiz onlarda, ki sanirim disarisi daha da toplanmistir :))

Vee biraz da etraftan manzaralar..










Posta kutulari :)